Doç.Dr. Özlem Koray – Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi
Size bir de denildi ki “hayat karanlıktır” diye ve sizler bezginliğinizde tekrar edegeldiniz, bir bezgin tarafından ne söylenmişse. Ve ben derim ki hayat, sahiden karanlıktır, tutku olduğu zaman başka. Ve her tutku kördür, bilgi olduğu zaman başka. Ve her bilgi beyhudedir, çalışma olduğu zaman başka. Ve her çalışma nafiledir, aşk olduğu zaman başka. Ve her ne zaman aşkla çalışırsanız kendinizi kendinize bağlarsınız ve bir başkasına ve Allah’a.
Halil Cibran
Günümüz dünyasında neye “başarı” deneceği ya da kimlerin “başarılı” olarak değerlendirileceği algısı değişmiştir. Popüler kültürde başarı; çok zengin olmak, çok ünlü olmak, büyük bir mevkiye ya da güce ulaşmak olarak kabul edilse bile, toplumun arzu ettiği başarı kavramı farklı anlamlar taşımaktadır. Gerçek başarı, başarmak için koyduğumuz hedefe ne kadar kilitlendiğimiz, bu uğurda gerekli donanıma ve birlikte çalışma alışkanlığına ne derece sahip olduğumuz ile ilişkilidir. Ampülün keşfi sırasında Edison ve asistanı arasında yaşanan diyalog, azimli çalışmanın neticesini ortaya koymaktadır:
Kalabalık bir ekiple peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı Edison‘a “Artık bu işten vazgeçsek!” demiş, Edison’un “Niçin?” Sorusu üzerine ise; “Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!” ifadesini kullanmıştır. Edison’un bu cevaba itirazı gecikmemiştir: “Evet, amacımıza henüz ulaşamadık ama hiçbir netice elde edemediğimiz doğru değildir. Çünkü aradığımız şeyin yaptığımız bu iki bin deney içinde bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz”. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra da insanlığın en büyük keşiflerinden ampulün keşfi gerçekleştirilmiştir. Azimli çalışmanın dışında toplumsal açıdan başarı kavramını ele alırken dikkat edeceğimiz diğer bir husus ahlaki değerlere verdiğimiz önemle alakalıdır. Çünkü ahlaki değerlerle örülü olmayan bir başarının topluma bir katkısı olmadığı gibi, aksine toplumsal barışın bozulmasına neden olduğu görülmektedir.
Makyavelci bakış açısı yani “başarıya ulaşmak için her yol mübahtır” görüşü, bütün toplumların ahlaki değerlerini zedelemekte, bir arada yaşama olgumuza da zarar vermektedir. Sevgi, saygı, güven ve sabır gibi değerlerin zayıfladığı toplumlarda birey, başarılı olsa bile bu başarısı kalıcı olmayacak, uzun vadede hayal kırıklıkları ve mutsuzlukla karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla mutsuz bireylerden oluşan toplum da mutsuz olacaktır. Oysaki ahlaki değerlerle birlikte gelen başarıların topluma yansıması, çarpan etkisi yaratacak bir durum ortaya koymaktadır.
Edison’un hikayesinde olduğu gibi; birey güven ortamında sevdiği bir işi yine sevdiği ve saygı duyduğu ekip arkadaşlarıyla birlikte yerine getiriyor ve ardından büyük bir başarı ortaya çıkıyorsa, bu başarı o kişinin olduğu gibi, ekibinin ve içinde bulunduğu toplumun da başarısıdır. Aynı zamanda bu tür başarılı çalışmalar ekiple birlikte ortaya çıktığı için etki alanı ve kalıcılığı da büyüktür.
Dünyada ve ülkemizde bütün büyük başarılar birlikte yapılan özverili çalışmalar neticesinde elde edilmiştir. Fizikçiler ekip halinde bir teori üzerine on yılı aşkın süreler harcarken, çok önemli bilimsel deneyler için yirmi – otuz yılı aşkın süreler beklenmektedir. Bir uzay aracını başka gezegenlere birkaç fotoğraf çekmesi için göndermek maliyetli, uzun süreçli ve ekip çalışmasını gerektiren zorlu bir görev olmasına rağmen, pek çok kişi böyle bir iş için büyük bir istekle çalışabilmekte, neticede elde edilen başarı sonradan pek çok başarıya yol açabilmektedir. Ülkemizin de bu tür başarılara ihtiyacı vardır. Bireysel ve popüler kültürden etkilenen başarı algısı yerine, işbirlikçi ve katma değeri olan bir başarı kavramının her ortamda vurgulanması gerekir.
Bu sadece öğretmenlere düşen bir görev değildir, anne babaların da bu çabayı göstermesi gerekir. Aynı zamanda gerçek başarı olgusunun sadece çocukların eğitimi için değil, devlet ve özel sektörün bütün kurumları için de kullanılması gerekir. Başarıya yüklenen bu yeni anlam toplum tarafından değer görürse, çocukların ve gençlerin hayata bakış açısı değişir, tüketmek yerine birlikte çalışmaya ve üretmeye yönelirler. Ulaşmak istenilen hedefler toplumun da yararına olacak şekilde tekrar belirlenir. Böylece hedefe ulaşmak noktasında birey de toplum da kazançlı çıkar. Sonuç olarak; başarı kavramı üzerine değişen algımız bile tek başına, uzun vadede pek çok sorunun üstesinden gelmemizi sağlayabilir. Cicero’ nun da dediği gibi “ Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.”