Sibel Bozkurt – Reklam Danışmanı
Bundan dokuz sene önce bir yazıma başlık olarak “Kadın olmak zor zanaat” yazmıştım. Tam dokuz sene geçmiş. Bu zanaatı öğrenebildik mi? Öğretebildik mi? Kadının birey olduğunu fark ettirebildik mi? Hiç sanmıyorum.
Toplumdan topluma kadın yaşantıları farklılık gösterse de ortak sorunları aynı. Gelişmiş ülkelerde de, gelişmemiş ülkelerde de kadın tacize uğruyor, tecavüze uğruyor, dövülüyor, eşi veya sevgilisi tarafından öldürülüyor, iş hayatında mobbing ile karşılaşıyor.
Birçok toplumda kadına utanma duygusu öğretiliyor. Kadın içki içmez, kadın mini etek giymez, kadın tacize uğrasa “Kim bilir nasıl davrandın?” tecavüze uğrasa “Orada ne işi vardı!” Kariyer yapsa “Kadın ya, bulmuştur bir yolunu…” Sonuçta suçlu hep kadın oluyor.
Biz insanların yaptığı en iyi eylem suçlamak. En kolayı da kadını suçlamak. Çünkü kadına susmayı öğreten düzen, mahalle, anne baba var. Yazılı olmayan ancak kanun kabul edilen dayatmalar karşısında kadın susar, susturulur. Susan kişiyi suçlamak elbette en basit davranış.
Medeni toplum olmak demek gökdelenler dikmek, fizana kadar yollar yapmak, lüks araçları ülkeye getirtmek, her ilçede üniversite açmak demek değildir. Medeni toplumlarda kadın ve erkekler eşit haklara, eşit yaşamlara, eşit eğitime sahip olmalı.
Benim yaşadığım ülkede maalesef kadının bacağını görüp tahrik olan zihniyetler, çok eşliliği savunan, kadının iş hayatındaki gücüne yakıştırmalar yapan az düşünen beyinler var. Bu ülkenin Türk Dil Kurumunda bile son yıllarda tedavüle giren kadınla ilgili saçma sapan kelime açıklamaları vardır. Saçma, anlamsız etiketleri kadın alır, erkek hayatına devam eder.
Hani klişe söz vardır “Eğitim şart!” Evet şart. Elbette bu eğitim erkeklerden başlamalı. İlk eğitimi veren anne baba, çocuğuna cinsiyet gözetmeden duyarlı olmayı, empati yapmayı, kadının cinsel obje olmadığını öğretmeli. Erkek sever de, döver de zihniyetinin tamamen cahilce ve hayvani bir davranış olduğunu ilk önce anne baba öğretmeli.
Anne kızına susmayı değil, konuşmayı aşılamalı. Oğluna başka şeyler yerine; ‘Hadi oğlum saygı neymiş göster amcalara’ demeli. Maalesef eskide kalmadı “Erkektir, elinin kiridir” cahilliğini mantıklıymışçasına çocuğuna söyleyen anne babalar… Anne öğretmeli oğluna beyin kirliliğinin hayat kirliği yarattığını, fiziksel gücün güçlülük olmadığını ve kızına önce hizmet etmeyi değil üretmeyi öğretmeli.
Kabul edelim hayat güllük gülistanlık değil. Hele kadına hiç değil. Ama buna rağmen yaşadığım ülkede dimdik duran kadınlar var. Egosu tavan yapmış işverenine rağmen havlu atmayan, coplansa da dövülse de inandıklarını savunmaktan vazgeçmeyen, meydanlarda hakkını, hakkımızı savunan; düşünen, araştıran, üreten, konuşan, sineye çekmeyen, korkmayan kadınlar var. Benim yaşadığım ülkede her şeyi herkes biliyor. Ama kadınla yaşamayı, kadınla büyümeyi, kadınla koşmayı bilmiyor.
Bir kadın olarak kendimle gurur duyuyorum. İnadım, inandıklarım, mücadelem önce kendim için. İnandıkça varım ve inandıkça yürüyorum.
O zaman 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun…