Derviş Baba’da kimse bize neye inandığımızı hatta inanıp inanmadığımızı, nereli olduğumuzu sormuyor. Bu işleri yapmak için gönlünü ortaya koymuş her inançtan insan bir araya gelmişler ve birlikte daha yaşanılır bir dünya kurmak için varız diyorlar.
Suriye’de yaşanan iç savaştan kaçan -sadece resmi rakamlara göre- 3 milyona yakın Suriyeli bugün Türkiye’de yaşıyor. Mültecilerin bir kısmı geçici barınma merkezlerinde kalırken kalanı (yine resmi rakamlara göre %90’ı) şehirlerde; yanı başımızda yaşamaya çalışıyor.
Bugün Türkiye’de sokakta yaşayan insanların, mültecilerin, yardıma ihtiyacı olanların yardımına koşan; o insanların sorunlarını gören, duyan ve bundan sorumlu hisseden kişiler ve oluşumlar var. Bunlardan bir tanesi de Ali Denizci, Musa Dede ve Tayyar Baba isimli üç arkadaş tarafından İstanbul Balat’ta Kasım 2009’da açılan Derviş Baba, Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi… Bu oluşumun kısa sürede büyümesi ile birlikte dernekleşti ve Balat, Cihangir, Edirne, İzmir, Ankara, Manisa gibi farklı semtler ve illerde de gönüllüler tarafından yeni ‘Derviş Baba’lar kuruldu.
Derviş Baba Kahvehanesinde bütün sistem gönüllülük esasına dayanıyor. Suriyeli çocuklara ve büyüklere verilen Türkçe kurslarından başka İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Rusça dillerinde onlarca kişiye dil eğitimi veriliyor. Ayrıca keman, gitar, ritim, piyano, solfej, şan kursu gibi farklı kurslar da düzenleniyor. Düzenlenen kurslar tamamen ücretsiz ve eğitim verenlerin tamamı da gönüllü…
Kursların yanında burada her ay yaklaşık 2.000 aileye düzenli olarak erzak yardımı yapılıyor. Kuruluş, her hafta 200 çocuğu ücretsiz olarak kültürel etkinliklere götürüyor. Bu tür girişimlerin yanı sıra bugüne kadar bedensel engelliler için yaklaşık 700 akülü araba ihtiyaç sahiplerine gönüllüler tarafından ulaştırıldı. Bütün bu çalışmalar sayıları 20.000’e ulaşan gönüllü ağı tarafından yürütülüyor.
Şimdi oluşumun adının neden Derviş Baba olduğunu, fikrin nerede çıktığını ve neden gönüllü olduklarını onların ağzından dinleyelim: Balat’taki kahvelerden, lokantalardan kovulan, aileleri utandığı için de dışlanan mahallenin delilerine sahip çıkmayla başlayan hikayemiz; Sulukule yıkımından sonra kışın ortasında açıkta kalıp parkta yaşamaya çalışan aileler ve işi olmadığı için evlerine yemek götüremeyen babalara yardım etmeyle devam etti ve büyüdü. Dünya sadece bizim yaşadığımız bir yer değil. Bizimle birlikte aynı yaşam alanını paylaştığımız bir sürü canlı var. Bizim için yapılması çok kolay olan sıradan şeyler, başkaları için çok zor ve hatta olanaksız olabiliyor. Hemen yakınlarımızda bir yerlerde sokakta yaşayan insanlar, hastane koridorlarında şifa arayanlar, yol parası olmadığı için okula gidemeyenler, bebeğine mama-bez, çocuğuna oyuncak alamayanlar, evine ekmek bile götüremeyen babalar-anneler, savaşı görmüş, her şeyini kaybetmiş ve ilk buldukları yere bırakın eşyalarını, ayakkabılarını bile alamadan yalın ayak sığınmış insanlar var.
Yaşam felsefemiz; gördüğümüz ve duyduğumuz her şeyden sorumluyuz. Günlük hayatın her hangi bir yerinde tanık olduğumuz bir yoksunluk varsa, arkamızı dönüp unutmak yerine, çözmek için harekete geçiyoruz. Birilerinin hayatının değişimine tanık olmak istiyoruz. Bunu sadece onlar için yapmıyoruz, verdikçe aldığımızı yaşayarak görüyoruz. Daha güzel bir Dünya kurmanın paylaşmaktan geçtiğini biliyoruz. Tüm bunlar için Derviş Baba’da gönüllüyüz çünkü; yaşadıkça görüyoruz ki başka bir dünya yok. Yaşamlarımız iç içe geçmiş. İnsanların dini, inançları, etnik kimlikleri bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığı. Derviş Baba’da kimse bize neye inandığımızı hatta inanıp inanmadığımızı, nereli olduğumuzu sormuyor. Bu işleri yapmak için gönlünü ortaya koymuş her inançtan insan bir araya gelmişler ve birlikte daha yaşanılır bir Dünya kurmak için varız diyorlar.
*Konu ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz Derviş Baba’nın kurucularından olan ve ilginç hayat hikayesi ile bizler için ilham verici bir örnek Ali Denizci’nin TEDx konuşmasını internetten izleyebilirsiniz.