Geçtiğimiz aylarda gönüllü olarak, dezavantajlı çocuklara İngilizce eğitimi vermek için Hindistan’a yolculuk yapan Argun Dikmen ile Ereğli’de bir araya geldik. Kendisi 6 haftalık deneyimini ve anılarını bizlerle paylaştı.
Hindistan macerasını dinlemeden önce bize biraz kendinden bahsedebilir misin Argun?
Kdz.Ereğli Ted Koleji mezunuyum. Piri Reis Üniversitesi Denizcilik İşletmeleri Yönetimi okuyorum, 3.sınıf öğrencisiyim. 20 yaşındayım.
Üniversitede okurken Hindistan’a gitmeye nasıl karar verdin?
Yaşım ilerlemeden, gençken seyahatlere gitme düşüncem hep vardı, kız arkadaşımın da önerisiyle Hindistan’da karar kıldık. Oradaki küçük çocuklara İngilizce öğretmek ve bizden tamamen farklı bir kültürü tanımak için bu programa başvurmak istedik. Tabii ki önce anne babalardan izin aldık. ve AIESEC vasıtasıyla Hindistan’a gitmek için başvurularımızı yaptık.
AIESEC nedir?
AIESEC, Üniversiteliler için sosyal projeler yürüten uluslararası bir kuruluş. Amacı liderlik becerilerini geliştirmek ve dünya sorunlarına etki etmek isteyen Üniversite öğrencilerinin yurtdışında bu hedeflerini gerçekleştirmesini sağlamak. Gençlerin kendi potansiyellerini keşfetmesini sağlamak. Farklı farklı projeler var. Dünyanın çeşitli yerlerindeki ülkelere gidip oralardaki küçük çocuklara İngilizce öğretme, sokak hayvanlarına bakma, yaşlı insanlara bakma gibi… Bu arada gideceğiniz ülkeyi de siz seçiyorsunuz. Projenizi seçtikten sonra karşı şube sizi mülakata alıyor; İngilizceniz yeterli mi, sosyal yönden yapabilir misiniz? gibi düşüncelerle…
Bu projeler ücretli mi?
Türkiye AIESEC Şubesine 700 TL, karşı AIESEC şubesine de belirli bir ücret veriyorsunuz. Kısa dönem programı 6 haftalık oluyor. Bir de uzun dönem programı var. Gideceğiniz ülkede bulunacağınız süre içindeki konaklama, yeme içme, servis ücretleri dahil bu verilen ücrete. Ama gideceğiniz ülkeye gidiş-dönüş- gezeceğiniz yerler gibi tüm ücretler size ait.
Hindistan’a gitmeden önce herhangi bir yurtdışı tecrüben var mıydı?
Tek başıma bir yurtdışı maceram olmuştu. 11. sınıfta lisede okurken Rotary’nin Youth Exchange programıyla Amerika’nın Teksas eyaletine gittim. 11 ay orada kaldım ve kültürlerini tanıdım, güzel arkadaşlar biriktirdim, eğitim aldım. Oradan denklik de aldım ve buradaki okulumda bir sonraki sınıftan devam ettim.
16 yaşında Amerika’ya gidip bir sene orada kalmak sana ne kattı?
Tahminimden çok daha fazla şey kattı bana. Öncelikle 16 yaşında 11 ay boyunca anne babamı göremeyecek olmanın üzüntüsü vardı. 2-3 haftalık bir alışma süreci oluyor. Sonrasında o insanları tanıma ve dil öğrenme süreci başladı. Bu sayede yabancı dilim çok gelişti, sorumluluk duygum çok gelişti. Çünkü ne kadar da iyi davransalar kendi problemlerinizi kendiniz çözmek zorundasınız. Üniversite hayatımda bu yüzden hiç zorluk yaşamadım. İlk 7-8 ay hiç Türk’e rastlamadım, hem özlem çok oldu ama iyi tarafları da oldu çünkü sürekli İngilizce konuşmak zorundaydım.
Amerika’da bulunduğun ortamda Türklere karşı nasıldı davranışlar?
Çok hissettiğim olumsuz bir şey olmadı. Orada 3 aile değiştirdim. Bir ailem çok çok iyiydi. Bir ailem daha siyasi tarafı ağır basan bir aileydi. Ama bana çok zararları dokunmadı, genel olarak tavırlar iyiydi.
Evet Hindistan’daki topluma hizmet seyahatine geri dönelim:) Hindistan sağlık açısından sorunlu bir ülke olarak biliniyor. Aileniz nasıl karşıladı ilk duyduklarında?
Başka bir yer seçin, Hindistan olmasın dediler:) Ama biz biraz kafamıza koymuştuk, bir daha ne zaman gideceğiz diye düşündük. Kültürü, yemekleri mimarisi çok farklı çok güzel bir ülke diye değiştirmedik fikrimizi.
Peki filmlerde, belgesellerde gördüğümüz gibi rengarenk bir ülke mi? Seni en çok etkileyen ne oldu?
Yemeklerine koydukları baharatlar:) Aşırı baharatlı ve acı yemeklerdi. Dansları, kıyafetleri ile film gibi rengarenk bir ülkeydi.
Toplam kaç kişi gittiniz?
Bizim projede Ereğli’den iki kişiydik, Türkiye’ den bizden başka 2 kişi daha vardı, Azerbaycan, Cezayir, Brezilya, Avusturya, İngiltere, Romanya’dan arkadaşlar da vardı. Bizim dönemde toplam 15 kişiydik.
Gitmeden önce araştırmalarınızı yapıp önlemlerinizi almışsınızdır sanırım.
Kesinlikle çok araştırdık. Öncelikle ilçe sağlıktan Hepatit A- Hepatit B ve Polio aşılarımızı olduk. Bütün sağlık kontrollerimizi yaptırdık. Gerekebilecek tüm ilaçlarımızı da yanımıza aldık, öyle gittik. Oralara gidilmez düşüncesine ben karşıyım, tüm önlemleri aldıktan sonra rahatlıkla gidebilirsiniz.
Havalimanından indiniz…
Evet, Yeni Delhi Havaalanına ilk indiğimizde ağır bir koku hissettik. Tüm şehirde ağır bir baharat kokusu. İlk başta zorladı bizi, ama iki üç gün sonra buna alışıyorsunuz. Turist olduğumuzu gören taksiciler etrafımızı sardı. Pazarlığa 7000 rupiden başlayıp 4000 rupiye anlaştık ve Jaipur’a doğru yola çıktık. Hindistan’da trafik İngiltere gibi tersten akıyor ve çok tehlikeli bir trafik var. Kaos halinde kalacağımız yere doğru gittik. Proje danışmanımız bizi karşılayıp kalacağımız öğrenci yurduna yerleştirdi. Konaklama beklediğimizden daha iyiydi, yeterliydi bence. İlk bir hafta sıcak su sıkıntısı yoktu ama sonra muson iklimine denk gelince her gün yağmur yağdı ve güneş enerjisi ile ısındıklarından soğuk suyla idare ettik.
Hintli çocuklara İngilizce eğitim vermek için gittiniz oraya. Nasıl bir ortamdı?
5 ve 14 yaş arası çocukları servisle evlerinden alıp kaldığımız üniversite kampüsündeki dersliklerde İngilizce eğitim veriyorduk. İlk gittiğimizde çok etkilendik çünkü çocukların kaldığı yerler çok ücra köşeler, gecekondu mahalleleri ve çok zorluklarla yaşayan insanlar var… Zaten Aiesec’in bir amacı da iyi eğitime ulaşamayan çocuklara ulaşmak. Çok üzüldük onların durumuna ilk başta ama sonra onlarla tanışınca bu üzüntü yerini mutluluğa bıraktı. Çünkü o kadar tatlı, o kadar içten ve mutlu çocuklardı ki çok sevdik onları. İlk günler alışma süreci olduğu için oyunlar oynadık. Sayıları her gün giderek artmaya başladı. 3. gün 40 kişi olunca sınıflarını ikiye bölüp saat 14:00 ve 16:00 arası İngilizce eğitimine başladık. Birlikte çok keyifli 6 hafta geçirdik.
Yemeklerinizi nerede yiyordunuz? Nereleri gezdiniz?
İlk günler sürekli akşam yemeklerine bildiğimiz yemekler için AVM’ye gidiyorduk. Sonra alışmaya başlayıp başka yerler de keşfettik. İlk hafta alışma haftasıydı ve bunu değerlendirip Jaipur’un kutsal ve samimi olmaya başladığımız arkadaşlarla birlikte ünlü yerlerini gezdik. İlk olarak Step Well olarak bilinen Panna Meena ka Kund denen yere gittik. Burası su toplamak amacıyla yapılan eski kuyulardan biri. Dünyanın en fazla basamağı olan kuyularından biri, özelliği de bu. Onun dışında Amber Fort’a gittik, bu da eski zamanlarda kullanılan bir kale. Biz kaçırdık ama sabah 7-8 arası gitseydik fillerle çıkılıyormuş… Yine de çok büyüleyici bir kaleydi. Monkey Temple denen bir maymunlar tapınağına gittik. Maymunların hırsızlık yaptığını ve çok uysal olmadığını söylediler ama biz bir zararlarını görmedik.
Hindistan’a gitmişken başka şehirleri de gezmişsinizdir…
Evet orada bulunduğumuz zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Sonraki hafta Udaipur şehrine gittik. Jaipur’a otobüsle 10 saat uzaklıkta bir şehir. Şimdi böyle söyleyince çok uzak gibi geliyor ama onlar için çok uzak mesafeler değil bunlar. Otobüsler buradan farklı olarak gidilen uzak mesafelerden dolayı yataklı otobüslerdi. Altta kabinler üstte yataklar var. Çok rahattı, kafayı yastığa koyduğunuz an ertesi sabah öbür tarafta oluyorsunuz.
Udaipur nasıldı?
Daha çok gençlerin olduğu bir şehirdi. Otellerin, hostellerim üst katlarındaki teraslarda gençler için buluşma mekanları yaratmışlar. Dünyanın her yerinden gençlerle orada konuşabiliyor, tanışabiliyorsunuz. Çok sıcak bir ortamdı. Hindistan’ın hemen her şehrin de ‘City Palace’ denen Şehir Sarayları oluyor. Mimarileri hep çok güzel. Udaipur’da bir gece kaldık. Zaten 6 hafta boyunca her haftasonumuzu değerlendirmeye çalıştık.
Bir sonraki rotanız neresi oldu?
Hep çok merak ettiğimiz bir mekanı ziyaret etmek istedik. Agra’ya gittik. Hindistan’ın en önemli şehirlerinden biri; meşhur Tac Mahal’ın olduğu şehir. Orayı çok merak ettiğimiz için haftasonundan bir gün önce gitmek istedik. Perşembe gecesi otobüse bindik ve Cuma sabah 5:00 gibi Agra’daydık. Meşhur tekerlekli küçük taksileri olan Tuktuk çevirdik ve Tac Mahal’e doğru ara sokaklardan yol aldık. Sabah 6:00’da o meşhur mekandaydık ama malesef o gün giremedik çünkü Cuma’ları kapalı olurmuş. Bunu çok iyi araştırmayıp hata yapmışız… O günü Agra Fort isimli Şehir Kalesini gezerek değerlendirdik. Ve ertesi gün Tac Mahal’e girebildik. Gerçekten büyüleyici bir yapı! Aslında tek bir yapı pek de birşeyi yok derler ama onu görünce neden bu kadar meşhur olduğunu anlayabiliyorsunuz. İhtişamlı bir atmosferdi. O günün akşamı da orada yemek yedik.
İnsanlar Hindistan’da aç kaldıklarını söyler. Ne yedin o gün mesela?
Chicken Birgen denen bir tavuk yemeği yedim. Acılı, yoğurtlu, tavuklu pilav. Acı yemek ilk başlarda zordu ama sonradan zamanla alıştım.
Değişik ülkelerden yeni tanıştığın arkadaşların Türkiye’yi biliyorlar mıydı?
Türk’üm dediğimde evet Türkiye’yi biliyoruz diyorlardı genellikle. Buraya gelenler de vardı. Ama bir kişi mesela ‘Türkiye güzel ama İstanbul daha güzel’ demişti. Ben anlamamıştım ilk başta ne demek istediğini ama meğerse İstanbul’u farklı bir ülke zannediyormuş:) Genel olarak Türkiye’yi tanıtma şansım oldu diyebilirim. Google’dan açıp arkadaşlara Türkiye’yi yaşadığım şehri bölgeyi gösterdiğim buraları anlattığım çok sohbetlerim oldu.
Eğitim verdiğiniz çocuklarda İngilizce açısından fark yaratabildiniz mi?
Sadece bir buçuk ayda hiç İngilizce bilmeyen bir çocuğu çok iyi konuşur hale getiremezsiniz. 6 ayda bir yeni insanlar geliyor ve çocukların İngilizce seviyesi artarak ilerliyor. Sadece İngilizce değil aynı zamanda bir kültür alışverişi de oluyor.
Başka nereleri gezdiniz?
Bunlar dışında bir haftasonu 15-16 saatlik bir yolculukla Varanasi isimli bir şehre gittik. Hintliler için kutsal bir şehir çünkü Ganj nehrinin yanında yer alıyor. Hinduizm dininde inananların öldükten sonra Varanasi’de yakılıp küllerinin Ganj Nehri’ne gömülmesi onların ritüeli. O kültürü tam olarak orada yaşayabilirsiniz. İndiğimizde gerçekten nefes alamıyorduk, çok ağır bir koku vardı. Bir maske alıp öyle gezdik. Ganj’da bir turistik bota bindik. Etrafı gezerken gördüğümüz en ilginç şey bir ölü yakma merasimine denk gelmemizdi. Herkese açık bir tören görebiliyorsunuz. Her gün 300 kişi yakıyorlarmış. Hiç yakılmayan insanlar da var. Bunlar günahsızlar diye geçen rahipler, hamileler, hayvanlar, çocuklar ve kobra yılanı tarafından sokulup öldürülen insanlar. Çünkü kobra yılanı onlara göre kutsal bir hayvan. Yakılamayan günahsızlara ağırlık bağlayıp Ganj Nehrine atıyorlar.
Ganj Nehrinde aynı zamanda yıkanıyorlar diye okumuştuk.
Evet tüm bunların yanında yıkanıyorlar, çamaşır yıkıyorlar. Onların kültüründe orası hiç kirlenmeyen, kutsal bir su.
Çok enteresan bir seyahat olmuş o haftasonu da. Sonra döndünüz.
Çok ilginç olduğunu duyduğumuz trenlerle yolculuk yapmak istedik. Trenlerde farklı fiyatlı farklı seviyelerde vagonlar var, yataklı, klimalı gibi. Tren bileti bulması da zor ama şansımıza buduk ve Varanasi’den Jaipur’a dönüşümüzü trenle yaptık.
Bir sonraki rota neresi oldu?
Bir sonraki hafta sonu Mumba’deydik. Oradakilerin gelir seviyesi çok daha yüksek. Çok lüks AVM’ler var. Çarşı pazarları da çok gezdik. Deniz kenarına bir mekan vardı… Sömürgesi oldukları İngilizler Mumbai’yi terk ederken oradan gitmişler. O yüzden Hintliler de buraya bir anıt yapmışlar.
Tüm bu seyahat boyunca herhangi bir hastalık geçirdiniz mi?
Ben değil ama arkadaşım bir rahatsızlık geçirdi. Gitmeden gerekli uyarıları almıştık ama dışarıda yediğimiz yemeklerden dolayı arkadaşım mikrobik enfeksiyon geçirdi. Ama doktor da çok ilgiliydi, bir iki günde atlattı.
Çok teşekkürler Argun, son olarak gençlerin topluma hizmet programlarına katılmasıyla ilgili ne düşünüyorsun, tavsiye eder misin?
Karşılıklı kültür alışverişi olması, başkalarına dokunabilmek, hizmet edebilmek, kendine, kendi ülkene, eğitime ve dünyaya bakış açın değişiyor. En basitinden sizin burada çok kolay ulaşabileceğiniz bir şeyin başka ülkedeki bir çocuk için ulaşılmaz olduğunu görünce şükretmeyi öğreniyorsunuz…