Türkiye’de sosyoloji biliminin kurumsallaşmasındaki büyük rolü ile tanınan bir isimdir Mübeccel Belik Kıray. 1923’te doğmuş, cumhuriyetle yaşıt bir bilim kadını. Akademik yaşamına başladığı yıllar savaş yılları. İstanbul’da tıp okumak isterken, Ankara’ da okuması icap ettiği için Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde üniversiteye başlıyor. Önceleri felsefe okurken; köy ve kent, geleneksel ve modern arasındaki toplumsal yapıya yönelik merakı ve saha araştırmalarına olan ilgisi nedeniyle kendini sosyolojide buluyor. Kıray, aynı zamanda Muzaffer Şerif ve Behice Boran gibi önemli sosyal bilimcilerin de öğrencisidir. 1940’lı yıllar, İstanbul’da Mübeccel hocanın deyişiyle sosyal bilimlerin “Kant dedi, Comte dedi…” tarzında suya sabuna dokunmayan bilim üretme anlayışına karşın; Ankara’da toplumsal sorunların kökenlerini ortaya koymaya ve çözüm üretmeye dayalı bir sosyal bilimciliğin yükselmeye başlandığı yıllar. Ama aynı zamanda dış politikada Amerika’ya olumlu mesajlar verilmek istendiğinden; bu tarz bilim insanlarının yıpratıldığı yıllar. Mübeccel hoca da bunlardan nasibini alır. 1948 tasfiyeleri sırasında Chicago’da ikinci doktorasını antropoloji alanında yapıp Türkiye’ye döner ancak 1960 askeri darbesine dek üniversite ortamında kendine yer bulamaz.
Mübeccel Kıray’ın Ereğli için, Ereğli’nin de Mübeccel hoca için özel bir önemi olduğu malum. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde hoca olarak işe başladığı 1961 yılında ondan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) adına Ereğli hakkında bir araştırma yapması istenir. Kıray, anılarında Edwin Kohn adlı Amerikalı tarafından kendisine yöneltilen bu teklifin “fabrika kurulmadan evvel, buradaki toplum yapısı nedir, bu nasıl etkilenecek? Sonra bunu bir daha yapabiliriz.” şeklinde yapıldığını anlatır.Bu niyetle 1 Temmuz 1962’de bir araştırma ekibiyle birlikte Ereğli’ye gelen, yaz boyunca Ereğli’de topladığı verileri 1962 ve 1963 yıllarında derleyen Kıray’ın bu araştırması, 1964’te “Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası: Ereğli” adıyla DPT tarafından yayınlanır. Bu araştırma, Türkiye’ de on binin üstünde nüfusu olan bir şehir üstüne yapılmış ilk alan çalışması olma özelliğiyle, Mübeccel Kıray’ı da zirveye taşıyan önemli araştırmalardan biridir.
Aslında sanayi öncesi ve sonrası toplumsal yapının karşılaştırılması amacıyla tekrarlanması planlanan ve bu nedenle de 1982 yılında Kıray’ın Ferhunde Özbay ile ortaklaşa yürüttüğü ve finansal desteği MEAwards fonundan sağlanan ikinci Ereğli araştırması ne yazık ki yayına dönüştürülememiştir. Ancak Ferhunde Özbay’ın bu araştırmada elde edilen sonuçlara Aile, Kent, Nüfus adlı 2015 tarihli çalışmasında yer verdiğini belirtmekte yarar var.
1982 tarihli ikinci Ereğli araştırmasının neden yayına dönüştürülemediği ile ilgili farklı görüşler bulunuyor. Kıray’ın, kendisiyle yapılan “Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım” başlıklı söyleşide konuyu araştırmanın iki başlı yürütülmüş olmasından kaynaklı sıkıntılara bağladığı biliyor. Ancak araştırmayı birlikte yürüttüğü öğrencilerinden kaynaklanan bir görüş, Kıray’ın geleneksel toplumdan modern topluma geçişte ortaya koyduğu ve “tampon kurumlar” olarak nitelendirdiği ara formlar hakkındaki öngörüsünün 20 yıl sonrasının Ereğli’sinde çökmüş olduğunu görmesiyle ilgilidir. “20 Yıl Sonra Ereğli” araştırmasında araştırmacı olarak çalışan Ayhan Aktar, konuyu şöyle anlatmaktadır:
“Ereğli araştırması hepimiz için çok önemli derslerle doluydu. En sanayileşmiş kent olan Ereğli’nin bile ülke ortalamasının dışında kalamadığını görmüştük. Mübeccel Kıray’ın 1962’de ara form olarak anlattığı ve değişme sürecinde ortadan kalkacağını tahmin ettiği birçok mekanizmanın Ereğli’de donup kemikleştiğini görmeye başlamıştık” (Aktar, 2010, 85).
Kıray’ın bir diğer öğrencisi Bahattin Akşit (2012, 96) ise bu ara/tampon formların devam ettiği, hatta çeşitlenip yaygınlaştığı gözleminin Mübeccel Hocayı ve araştırmaya katılan diğer arkadaşlarını Türkiye sanayileşmesi ve modernleşmesi konusunda hayal kırıklığına uğrattığından söz etmektedir.
Bugün baskısını bulamayacağımız ama Kdz. Ereğli Halk Kütüphanesinde beş kopyasına ulaşabileceğimiz “Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası: Ereğli” adlı araştırmanın amacı “Ereğli kasabasında sosyal kurumların, insan ilişkilerinin ve değerler sisteminin 1962 yılında meydana getirdiği fonksiyonel bütünü belirlemek” olarak açıklanmış. Türkiye’de başka herhangi bir şehirle ilgili böylesi eski ve detaylı bir araştırmaya rastlamak mümkün değildir. Kitap bu yönüyle okurlarını adeta zaman makinesine bindirip 1962 yılı Ereğli’sinde gezintiye çıkarıyor. 16 bölümden oluşan araştırmada Ereğli’deki ulaşım, merkez ve çevre ilişkileri, nüfus ve nüfus hareketleri, sosyoekonomik hayat, gelir ve tüketim ilişkileri, aile yapısı, eğitim, boş zaman uğraşları, haberleşme, mülki düzen, din ve dünya görüşü, mahalle ve köy ilişkileri ile demir çelik fabrikalarının kuruluş sürecindeki insan ilişkileri gibi birbirinden farklı konular ele alınmış. Şimdi bu zaman yolculuğundan birkaç gezi notuna burada yer verelim:
Ereğli’de Yerleşim
“Kasaba, … Kaletepe denilen ve denize paralel uzanan yayvan bir tepenin üzerine yerleşmiştir. …En eski mahalleleri olan ‘Süleymanlar’ ve ‘Orhanlar’ bu tepenin üzerindedir ve işyeri merkezinin, tepenin batısına doğru bugün ‘Dökülü’ ve ‘Kız Kapısı’ diye anılan kısmında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bugün kasabanın iş mıntıkası daha doğuda, Kaletepe’nin denize nispeten yumuşak bir meyille inen ucunda, Tabakhane deresinin doldurduğu düzlüktedir. Bu düzlüğün denize ulaştığı yerde şimdi, bir sinema, bir otel, bir gazino ile iki büvet barındıran, ulu çınarlarla gölgelenmiş ‘Uzun Mehmet Parkı’ bulunmaktadır. 19. Yüzyıldan önce aynı yerde memleketinden uzakta ölen, tanıdığı bulunmayan kimselerin ya da denizin kıyılara sürüklediği cesetlerin gömüldüğü ‘Garipler Mezarlığı’ varmış.”
Ereğli’de Evler
“Evler sahile yakın yerlerde ve çarşı civarında bloklar halinde, merkezden uzaklaştıkça yukarılarda bahçeler içerisindedir. Çoğu iki katlıdır. Eski Ereğli’nin evleri ahşaptır. Bunların ilk katlarında çok kere oturulmaz. Bunun hayvan besleme zamanından kalma bir alışkanlık olması mümkündür. … Yeni yapılar tuğla, briket ve betonarme olarak yapılmaktadır. …Yirmi kadar apartman, yani çok konutlu yapı vardır.” 49 Bütün Ereğli’nin Hayali “Bugün Ereğli’de (yeni bir) ev sahibi olmak, en çok istenen şeylerden biridir. Ereğlililerin %71.5’i kendi evlerinde oturmaktadır. Kiracılar %27.7’yi teşkil etmektedir. Bu evlerin %3.1’inin içinde helası, %19.8’inin mutfağı ve %47.5’inin banyosu yoktur.”
Gümelililer
“Gümelililer kütle halinde göçmüş bir göçmen grubu da sayılabilirler. Bunlar 80 yıl kadar evvel Ordu civarından Ereğli’nin dağ köylerinden biri olan Gümeli’ye göç etmişler, sonra da buradan giderek Ereğli’ye inip yerleşmeye başlamışlardır. İçlerinden ilk gelen küçük bir devlet memuru olarak işe başlamış ve bugün şef durumuna yükselmiştir. Bu arada Gümeli ile ilgisini kesmemiş, gelmek isteyenleri özendirmiş, isteklendirmiş, onların yer yurt edinmelerini sağlamış ve her birini genellikle devlet dairelerine hademe, odacı, müstahdem olarak yerleştirmiştir.”
Ereğli’de Eğitim
“Ereğli gençlerinin yetişmesini üç ilkokul ve iki orta öğretim kurumu üzerine almıştır. … İlkokulların hepsinde ikili öğretim yapılmaktadır.1961-1962 ders yılında ilkokullar 218 mezun vermişlerdir. Ortaokul, 1938 yılında özel okul olarak açılmış ve 1939 yılında devlet üzerine almıştır. 1961-1962 ders yılında 108’i kız olmak üzere 261 öğrenci ortaokula devam etmiştir.”
“…(Ortaokuldan) mezunlar İstanbul’da ve civardaki çeşitli vilayet merkezlerindeki lise ve eşiti okullara giderler. Öğretmen okulları en çok aranan okullardır. Sonra Eskişehir Ticaret Lisesi, Zonguldak Teknik Okulu ve normal liseler gelir. Zengin ailelerin çocukları İstanbul liselerinde okurlar. Kabataş Lisesi en çok adı geçen lisedir. Şişli Koleji gibi özel liselerde zengin ailelerin diğer liselerde başarısızlığa uğramış çocukları okur. Kızlarını liseye gönderen ailelere rastlanılamamıştır. Bunlar daha ziyade meslek okullarına, özellikle öğretmen okullarına gönderilmektedir.”
Ereğli’de Boş Zaman
‘’Kasabadaki geleneksel boş zaman faaliyetleri kadınlar ve erkekler için başka başkadır. Hemen her gün gündelik işlerinin ve sorumluluklarının dışında kalan fazla zamanlarını geçirmek için hem kadınların, hem de erkeklerin kendilerine göre, yaygın, şekillenmemiş fakat devamlı uğraşıları vardır. Kadınlar boş zamanlarını genellikle birbirlerini ziyaret ederek geçirirler. Erkeklerin kahveleri vardır. Bu uğraşılarda çeşitli yaş gruplaşmaları görülür. Böyle gruplaşmalar kadınlarda daha az belirgindir.’’
Öyle görünüyor ki, Mübeccel Kıray’ın ekibiyle birlikte ağır sanayi öncesi Ereğli’de 1962 yazında yaptığı ve (her ne kadar yayınlanmamış olsa da) demir çelik fabrikasının kurulmasından sonra sanayi tipi toplumsal dönüşümü anlamak açısından 1982’de tekrarladığı bu toplumsal araştırmalar, Ereğli’de alaturka bir modernleşmenin gerçekleştiğini gözler önüne sermiştir. Bu, o dönemin bilgi birikimiyle konuya yaklaşan sosyal bilimcilerin beklemedikleri bir sonuçtur. 1980’lerden sonra dünyada küresel ekonominin ve teknolojinin getirdiği bambaşka bir toplumsal dönüşümün gerçekleşmekte olduğu aşikârdır. Türkiye’de 1960’lı yıllarda toplumsal açıdan Ereğli özelinde tarihe bir not düşülmüş olması, Ereğli’yi sosyal bilimcilerin laboratuvarı haline getirmektedir. Bu nedenle Ereğli’de benzer toplumsal araştırmaların tekrarlanması hem Ereğli’nin, hem de insanlığın yararına olacaktır.
Dr. Birgül Ulutaş Öğr. Üyesi
Kaynakça
Akşit, B. (2012). Türkiye’de Modernleşmelerin ve Modernliklerin Kavramsallaştırılması: M.B. Kıray’ın Araştırma Programından Yola Çıkan Bir Kavramsallaştırma Denemesi, Değişmenin ve Geçiş Toplumunun Sosyologu: Mübeccel B. Kıray. Ed. S. Tüzün, İstanbul: Bağlam Yayınları Aktar, A. (2010). Mübeccel Kıray’ın İstanbul Yılları, Türk Sosyolojisinde Üç Bilim İnsanı. Ed. Ç. Kovanlıkaya, E. Çav, İstanbul: Bağlam Yayınları Kıray, M. (1964). Ereğli: Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası. İstanbul: İletişim Yayınları. Kıray, M. (2001). Hayatımda Hic Arkaya Bakmadım (Anılar). Ed. F. Atacan, F. Ercan, H. Kurtuluş ve M. Türkay, İstanbul: Bağlam Yayınları.