Çiğdem Kelecioğlu -Yoga Eğitmeni ve Uzman Sosyolog
Yoga eğitmeni olmadan 3-4 sene önce hayat ile sıkıntılarım başlamıştı. Hayatımın; iş, çocuklar ve ev koşturmacasından öte bir şeyler olması gerektiğinin farkında olarak birçok radikal adımlar atmıştım. Bir süre kurslara ve bazı workshoplara katılarak Hatha yoga çalıştım. Ancak, asıl değişimi Sevgili eğitmenim Alper Bayraktar ile tanışmam sayesinde yaşadım. Yoga Eğitmenliği Sertifika programına katıldıktan sonra doğru nefesin nelere kadir olduğunu görmek etkileyiciydi. Hiçbir zaman erken kalkamayan ben, sabah 5 de yapılan güneşi selamlama ritüellerinde en önde yer alıyordum.
Peki yoga neydi?
Yoga, doğunun gizlemli, mistik; batının ise artık gizlerin yok olduğu gerçeği ile yüzleştiği; 5.000 yıllık kadim ve kutsal öğretidir. 1969’da Kundalini Yoga masterı Yogi Bhajan tarafından Amerika’da yayılmaya başlamış ve dünya üzerinde yayılarak, 2000’li yıllar itibariyle de Türkiye’ye gelmiştir. Yoganın Türkiye’de ilerleyişinin geç olmasının altında çeşitli nedenler vardır. Bunların en başında da, yoganın bir din olarak görülmesi ve Budizm Hindu gelenekleri ile karıştırılmasıdır. Yoganın özü nefes ile başlar tıpkı insanın doğumu gibi… Anne karnından hayata atılan ilk adımla alınan o hayati ilk nefes gibi doğal ve sağlıklı.
Çeşitli nefes teknikleri ve özellikle bizi sağlıklı yapan ve esnek bir bedene kavuşmamızı sağlayan, zihinsel dengeyle evrenin ve varlığımızın müthiş deneyimlerine doğru yol aldığımız yoga asanaları (duruşları) ile strese ve çeşitli bağışıklık sistemi zayıflatıcı hastalıklara karşı da kendi kalkanını yine insanın kendisinin kurmasıdır yoga çalışmaları.
Yoga, öz’ümüzle derin bağ kurmamızı sağlayan öğretidir. Yoga matının üzerinde bir yolculuğa çıkmak ve dersin sonunda yüzlerde meydana gelen huzuru gözlemlemek, beni bu yolculuğumda doğru yolda olduğuma inandıran en önemli etken olmuştur. Yoga, hayat denilen bu yolda sadece bir adımdır…
Esenlikler dilerim…
Namaste