Karadeniz Ereğli, tarihi M.Ö 2500 yıllarına uzanan çok eski bir kent ve Anadolu uygarlıklarının, binlerce yıla yayılan kesişme noktasıdır. Yunan mitolojisinin en önemli olaylarının yaşandığı kentler arasında Ereğli de vardır. Tarihteki adıyla Heracleia Pontika…
Hemeros, ünlü eseri İlyada’da, M.Ö 1200’lerde Ereğli’yi de içine alan Zonguldak kıyılarının ünlü Truva savaşlarına katılan gönüllü Anadolu askerlerine de yurt olduğunu anlatır.
Yunan mitolojisinin en önemli öykülerinden olan Herkül’ün (Herakles) Cehennemin kapısını bekleyen üç başlı canavar köpek Kerberos’u yakalaması öyküsü de Ereğli’de geçmektedir. Mitolojiye göre; yarı tanrı Heracles, Acheron’a geldiğinde; ölüler ülkesi’ne girer ve Kerberosu da yeryüzüne çıkarır. Homeros’tan yaklaşık yüz yıl sonra dünyaya gelen (Mö.8.yy) antikçağın ilk şairi Hesiodos ise Kerberos’u; “Ekidna azgın bir canavar daha doğurmuş, Adı dile alınmaz Kerberos’u Hades’in o tunç sesli, elli başlı O aman vermez yırtıcı köpeğini” diye anlatır.
İşte hem Yunan Mitolojisinde hem de Hristiyanlık tarihinde adını büyük harflerle yazdıran Cehennemağzı Mağaraları Kdz. Ereğli’dedir. Roma ve Bizans döneminde de kullanılan ve yanyana sıralanan 3 mağaradan oluşan Cehennemağzı Mağaraları; Kdz. Ereğli İlçesi, İnönü mahallesinde bulunmaktadır. Bu bölge Antik dönemin Acheron Vadisi olarak bilinmektedir. Zonguldak il merkezine uzaklığı 50 km, E5 karayoluna ise 70 km’dir. Cehennemağzı Mağaraları yan yana sıralanmış üç mağaradan oluşmaktadır.
Birinci mağara, iki bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci bölümde, zemin orijinal bitki,hayvan ve geometrik motifli mozaik ile döşelidir. İkinci bölümün doğu duvarında küçük bir apsis açılmıştır ve önünde kademeli basamaklar bulunmaktadır. Çok eski bir Hristiyan kilisesi olan bu mağara, Hristiyanlığın yayıldığı ilk yıllarda gizli ibadet yeri olarak kullanılmıştır.
İkinci mağara, yol kenarındaki 10 – 12 m yükseklikteki yamaç üzerinde bulunmakta ve yöre halkınca Koca Yusuf Mağarası olarak adlandırılmaktadır. Yamaç üzerinde yer alan dar bir girişten geçilerek 3 basamaklı dikey bir merdivenden inilen mağara, 1,5 km dağın içine doğru devam etmektedir. 1960’larda tavandan düşen bir kaya yolu kapattığından, ancak 350 m kadar derinliğe gidilebilmektedir. İnsan elinden çıktığı taşçı kalem izlerinden anlaşılan mağara, yaklaşık 400 m2’lik bir alanı kaplamakta ve iki fil ayağı ile desteklenmektedir.
Üçüncü mağara, Ayazma Mağarası olarak anılır. Suyunun kutsal olduğuna inanıldığı için bu isim verilmiştir. Yüzölçümü bakımından en geniş olanıdır. Zemini taban suyu ile kaplıdır. İnsan eli ile yapılan mağara, birinci ve ikinci mağaralara su sarnıcı görevi görmüştür.
Roma İmparatoru Trainaus döneminde (M.S. 98 – 117) Bitinya valisi olarak görev yapan Plinius, imparatora yazdığı mektuplarda Karadeniz Ereğli’deki Hristiyanlık hareketlerinden bahseder ve bölge hakkında bilgiler verir. Yuhanna İncili’ne göre Hz. İsa’nın 12 Havarisinden biri olan ve ilk havari olarak kabul edilen Aziz Andreaos, Heracleia’da misyonerlik yapmaya başlar. Hıristiyanlığın gelişimi ile birlikte Heracleia, Bizans İmparatorluğu döneminde yapılan dinsel toplantılarda metropolis ve metropolit olarak temsil edilmiştir. Ve bugün bulunan mağaralardan sadece bir tanesi Kilise Mağara olarak tanınmakta ve katakomp olduğu bilinmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olan ve TURSAB tarafından kiralanmış olan Cehennemağzı mağaralarında Müze Müdürlüğüne bağlı olarak 18 yıldır burada görevli olan Cehennemağzı mağarası emektarı Yakup Aydoğdu ile kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Yakup Bey sizin buradaki göreviniz nedir?
Mağaraların her şeyiyle biz ilgileniyoruz. Temizliği, tanıtımı, ziyaretçilere mağaraya ait efsaneleri ve geçmişi aktarmayı biz yapıyoruz.
Bize bu bölgeyi biraz anlatabilir misiniz?
Mitolojide Acheron vadisi olarak geçen bölgededir Cehennemağzı Mağarası. Vadinin ortasından da nehir geçer. Şu an, eskiden nehrin bulunduğu bölgede duruyoruz. Mitolojiye göre bu mağaradan Ölüler Ülkesine geçiliyordu. Hiçbir canlının giremediği ve ruhların çıkamadığı bir yer burası. Herkül’ün onikinci ve son görevi, Hades’in krallığını yaptığı ölüler diyarının bekçi köpeği olan Kerberus’u; Atina’ya getirmekti. Görevi aldıktan sonra, diğer tarafa geçmek için Eleusis’tan yardım ve bilgi alan Herakles, bölgemizde ölüler diyarına geçiş yapabileceği girişi bulur.
Herkül, Kerberus’u yeraltı dünyasından çıkararak Atina’ya; Eurystheus’un karşısına çıkarır. Herkül’ün Kerberus’u yeryüzüne çıkardıktan sonra,etrafa saçılan zehirli salyasından dünya üzerindeki ilk zehirli bitkiler oluşmuş ve buradan yayılarak diğer ülke ve topraklarda da yetişmeye başlamıştır.
Herkül’ün ilk olarak Ereğli’ye gelişi 12. ve son görevi olan Hades’in ölüler ülkesinden Kerberos’u çıkarmak içindi; 2. kez Herkül geldiğinde şehrin sahipleri Mariandynoi denen yerli halkı Britanyalılar ile bir savaşa giriyor. Yerli halk Herkül’den yardım istiyor. Tabi Herkül onlara savaşı kazandırıyor, kahramanlıklar yapıyor. Ve şehir kurtuluyor. Yerli halk da ödül olarak şehre Heraklia ismini veriyor.
Cehennemağzı mağaraları ile ilgili mitolojik önemi dışında Hristiyanlık tarihindeki önemine geçersek; Hristiyanlığın Roma İmparatorluğunda ilk yasak olduğu dönemlerde İsa Peygamberin 12 havarisinden olan Aziz Andreas Hristiyanlığı yaymak ve ibadetlerini yapmak için kendilerine gizli bir yer arıyorlar ve buraya Acheron vadisine gelip ilk kiliselerden birini kuruyorlar.
Biraz çapa ve kazmayla yontuyorlar ve ibadetlerini bu şekilde sürdürüyorlar ama tabi dışarıdan gelen tehlikelere karşı da burada yer altı tünelleri inşa ediliyor.
Eskiden büyüklerimiz Karadeniz Ereğli’de 5 tane gizli kapısı var derdi. Kız kapısı, At Kapısı, Keş Tepe, Kadıtarlası ve Kaletepe. Buradan o mevkilere geçitler olduğu söylenirdi. Hristiyanlar buralardan kaçıp, teknelere atlayıp deniz yoluyla veya yüksek tepelere ormanlık alanlara çıkıp canlarını kurtarabiliyorlarmış. Mağaralar arası da geçitler varmış ve bir mağaradan diğerine geçilebiliyormuş. Tabi bu geçitler de kapalı şu an.
Kilisede görev yapan papazlar öldükleri vakit kilise içine defnediliyormuş. Burada 1.papaz ve 2.papaza ait Lahit Kaya mezar kalıntıları var. Burada ayinleri yapıyorlarmış. Papazların asa izleri de mağaranın duvarlarında hala görülebiliyor. Ayrıca burada bulunan dilek taşına dilek tutup para atıyorlarmış, ama dilekleri kabul olmadığı zaman da gelip paralarını geri alıyorlarmış. Kiliselerde toplanan paralar bağış türünde yani yardımlar fakir fukaraya gidermiş. Aynı hikaye Osmanlı döneminde de vardır. Osmanlı Döneminde belirli semtlerde sadaka taşları vardı.. Sabah namazıyla ibadet eden vatandaş oraya bırakır sadakasını; ihtiyacı olan kişi ihtiyacı neyse mesela 1 ekmek alacak, parasını oradan alırmış.
Son mağara da, bu üç mağaradan en geniş olanıdır ve Hristiyanların dini ayinlerini yaptığı; yeni doğan bebeklerin, içindeki havuzda vaftiz edildiği mağaradır.
Hristiyanlığın Roma İmparatorlu – ğunda ilk yasak olduğu dönemler – de İsa Peygamberin 12 havarisinden olan Aziz Andreas, Hristiyanlığı yaymak ve ibadetlerini yapmak için kendilerine gizli bir yer arıyorlar ve buraya Acheron vadisine gelip ilk kiliselerden birini kuruyorlar.
Hristiyanlıktan sonraki dönemde Ereğli’de yaşayanlar buranın tarihi önemini bilmedikleri için bu mağaraların olduğu bölgeye hayvanlarını koyarlar ve ahır olarak kullanırlarmış. Burası insanların ekili biçili tarlasıymış. Kültür Bakanlığının bu bölgeyi istimlak etmesi ve yaptığı bakım çalışmalarıyla birlikte 2000-2001 yıllarında Cehennemağzı Mağaraları ziyarete açılıyor.
2000’li yılların başında Fransa’dan 7 kişilik bir ekip geldi ve mağaranın içinde bizim daha önceden farketmediğimiz ayrıntıları bize gösterdiler. Örneğin duvarlardaki Meryem Ana silüeti, Kerberus, Hades ve Herkül gibi ayrıntıları, ellerindeki kağıtlara bakarak hedefimiz aşağıdaki taş vs diyerek gelip elleriyle koymuş gibi gösterdiler.
Mağara içinde yaşanan olaylar duvarlara resmedilmiş burada. Kralın kızı ve damadı, 20 mt ileride de gelin ve damat odası var. Hikayeye göre kralın kızını biri kaçırıyor buraya Hades’in ölüler ülkesine sığınıyor. Kralın askerleri de etrafı kuşatıyor. Nasıl olsa cehennem zebanisinden kurtulamazlar düşüncesiyle bırakıyorlar. Fakat Kerberos o insanlara zarar vermediği için kurtuluyorlar. Gelin-damat odası da burdan kalmış. Burada festivallerde çok özel organizasyonlar, dinletiler, söyleşiler yapılıyor,konserler veriliyordu. Hatta bir düğüne bile ev sahipliği yaptı geçtiğimiz yıllarda Cehennemağzı mağarası.