Yeniliğe ve teknolojiye dönük köşemize hoş geldiniz. Bu sayımızda, yine ilginizi çekebileceğini düşündüğümüz ilginç gelişmeleri sizler için kısa kısa derledik.
Yazımızın ilk bölümü uzaydan gelen bir gelişme paketi:) Yıllardır dünya dışına uzak kalıp Rusya üzerinden uzaya astronotlarını gönderen Amerika’ nın şu günlerde tekrar girişimlerde bulunmaya başlaması. Özel Amerikan şirketleri olan SpaceX, Blue Origin, Boeing gibi firmalarla iş birliği yaparak evrene açılma hatta yerleşme yoluna gitmesi gözleniyor. Durumu takip eden İsrail (Dünya arşivli bir uzay aracını uzaya gönderdi.), Çin gibi ülkelerin de faaliyetlerini hızlandırması “uzay yarışı”nı tekrar alevlendirmiş görünüyor. Uzmanların uzaya çıkan ve çıkacak ülkelerin gelecekte “gelişmiş” statüsünde bir ayrıcalık kazanacağını söylemesi, ülkemiz için de bu faaliyetlerin desteklenerek devam ettirilmesinin ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Tabii uzmanlar böyle açıklamalar yaparken ülkelerden değişik sesler de gelmiyor değil. Mesela birkaç gün önce Trump, uzayı yeni savaş alanı ilan ettiğini duyurmaktan geri durmadı; yani bu yarışın sakin şekilde süreceğini beklemek de ne kadar gerçeğine uygun olur bilemeyiz. İşte bu noktada yukarıda da bahsettiğimiz gibi uzaya yerleşmeyi de amaçlayan ve bunu tüm dünyadan insanlarla gerçekleştirmeyi isteyen SpaceX firması bildiğiniz üzere zaten Mars’a çok da uzak olmayan bir tarihte insanlı bir kafile göndermeyi planlıyor. Aynen bu tip bir yolculuğu bir nevi “Ay kolonisi” kurmak üzere aya gerçekleştirmek de bugünlerde konuşulanlardan. Bunun hem daha az maliyetli hem de daha hızlı olması ana avantajlarından. En büyük dezavantajı ise Ay’ın Mars ortamından daha az yaşama elverişli bir ortam olması (Bir uydu ne de olsa:). Bu noktada yeni bir yöntem olan “In Situ Resource Utilization Project” Ay’daki kaynakları kullanıma açarak orada kurulacak hayatı sürdürmeyi amaçlıyor. Örneğin Ay kayaçlarında bulunan Helyum-3’ün füzyon reaktörlerinde yakıt olarak kullanılmasından, iç madenlerin çıkarılıp işlenmesine uzanan bu yöntemlerin amacının yaşam için mi yoksa yıllardır dünyada yaşanana benzeyen bir maden ve zenginlik çekişmesi için mi uygulanacağı ise soru işaretleri yaratmıyor değil.
İkinci konu başlığımız ise ülkemizden bir haber, hem de yıllar sonra gelen doğru bir adımın ilerleyip uzunca bir ayak izi oluşturmasıyla belki de güzel anlara ve çalışmalara ortam hazırlayacak bir keşif yolculuğu. Peki nereye bu yolculuk? Ülkemizden başlayan İTÜ Kutup Araştırmaları Uygulama Araştırma Merkezi PolReC’ten ve ODTÜ, KATÜ, vb. bilim adamlarının ve onlara eşlik eden milli sporcuların heyecanlı yolculuğu, Antarktika’nın istasyonlar bölümünde geçtiğimiz günlerde -ileride de sürmek kaydıyla- son buldu. Her ne kadar henüz resmileşmese de “TAKBAM (Türkiye Antarktika Kutup Bilimsel Araştırmalar Merkezi)“ bu şekilde kurulmuş oldu. Helikopterler ve yüzer platformlarla kurulum yapılacak buzula ulaşan Türkiye vatandaşları serbest bölge üzerine (Antarktika’nın büyük bölümü serbest bilimsel araştırmalar ile herkese açıktır.) üç adet, ortama uyumlu ama mevsimlik platformlar yerleştirdi. Her yıl bizim kış yaşadığımız sırada yaz yaşayan Antarktika’da (evet buzullarda da yaz var) Türkiye’den giden araştırmacılar 7 yıl boyunca orada konaklayıp araştırma yapabilecek.
Bu sayede neredeyse ayrı bir dünya sayabileceğimiz bu garip soğuk çölle ilgili her geçen yaz bilgilerimiz artacak ve meraklı insanlara ortam hazırlanacak:) Peki bu boş gibi görünen uğrunda tek savaş yapılmayan kıta neden bu kadar önemli? Tabii her işte karşımıza çıktığı gibi burada da yine gizli kaynaklar arka planda bulunuyor. Söylemeye çalıştığımız ne mi? Yine petrol kaynakları, Weddell ve Ross Denizleri’nde bulunanlar.
Burada yazımızın sonuna geliyor ve önümüzdeki sayıda yeni teknolojik gelişmelerle birlikte olmak üzere son noktayı koyuyoruz, gelişimle kalın.
Tuna Yılmaz