Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Adım Ahmet Said Özen, 1972’de İstanbul’da doğdum. Babam İskenderli köyünden, annem Ortaköylü, yani aslen Ereğli’denim. Çok kısa bir dönem ilkokulu Ereğli’de okudum. Babamın işinin İstanbul’da olmasından dolayı kalamadık. Fakat ben neredeyse tüm yaz tatillerimi Ereğli’de geçirdim. Teyzelerim Ereğli merkezdeydi ve onların yanına gelirdim. Ayrıca iki dedemde hayattayken sürekli olarak onların yanına giderdim. Yani İstanbul’da doğsam da şanslı bir çocuktum çünkü gelecek bir memleketimiz vardı ve toprağa basıyorduk. Gençlik yıllarımın başında yani 16 – 17 yaşında motor sporları ile tanıştım ve hobimi meslek haline getirip bu branşta gazeteciliğe başladım. Türkiye’nin önde gelen otomobil dergilerinde muhabirlik ve test editörlüğü yaptım. Ardından otomobil üzerine radyo programları ve TV programları ile kendimi geliştirdim. Sonra sahibi olduğum dergiler çıkarttım. Şu anda da Car adlı bir derginin Yazı İşleri Müdürlüğünü ve BJK TV’de bir otomobil programının yapımcı ve sunuculuğunu üstleniyorum. Türkiye’de kendi alanımda ilkleri başardım. Örneğin ilk Tuning dergiciliğini Türkiye’de çıkartma cesaretini gösterdim. Ardından Tuning fuarı ve Drift’i Türkiye’de tanıttım. Daha sonra En Uzun Menzilli Drift Dünya Rekorunun Türkiye’de kırılmasına önayak oldum.
En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Şubat ayının ortasında Ereğli’ deydim. Küçükken Ereğli’ye yaklaşınca teyzemin evini çok uzaktan seçerdim; şimdi değil teyzemin evini, mahallesini tanımıyorum. Her yer binave her yer beton.
Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?
Çok özlediğim şey var birkaçını anlatayım. Rahmetli teyzemin ilk başlarda zorla yedirdiği ekmek dilimi üzerine margarinin üstüne sürdüğü ve kendi yaptığı çilek reçelini. Öteki teyzemin mahallesi Hatipköy’ dü orada yorulup yorulup küçük meydandaki çeşmeden su içmeyi. Ereğli – İskenderli köyü arası dedemle köy minibüsündeki yolculuğu. Tabii ki Hasan Kuru’da yenilen pideleri.
Ereğli ile ilgili hatırladığınız ya da unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
İlkokul 2’nin tek sömestrini Ereğli’de okudum. Zaten yeni yeni alışıyordum ve okula yaklaşık 20 dakika boyunca yokuş aşağı bir patikadan gidiyordum. Yol boyu sadece benim gibi okula giden çocuklar vardı. Yine bir eylül sabahı sallana sallana okula doğru yola çıktım. Yine benimle beraber okula giden çocuklar… Her gün annemden “paçalarını niye çamur yaptın” diye fırça yememek için dikkatli yürüsem de sonuçta patika. Yine çamur olarak okul yolunda ilerledim. Okula geldim ama bir terslik vardı. Her taraf asker doluydu. Ellerinde tüfeklerle “siz nerden çıktınız?” bakışları. Patikadan gelince kimseyi görmüyorsun tabii. Askerlerden biri dedi ki “Hadi evinize”. O kadar yolu geldiğime mi yanayım, evdekilere ne diyeceğime mi? Neyse bata çıka eve geldim bizimkiler şok. Babama askerler bizi eve yolladı deyince babam radyoyu açtı ve anladık ki o gün ihtilal olmuş. Yani 12 Eylül’ de Ereğli’ de olmak da varmış.
Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey nedir?
Sadece 3 şey mi? Zor soru. 2 dedem 1 teyzem geriye ne kaldı? Bunlar dışında ise, tabii ki çilek kokusu, festival heyecanı ve okula gittiğim patika.
Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Çok boş zamanım olmaz. Olursa da öncelik ailemle vakit geçirmeyi severim. Kendime iş çıkartma konusunda ustayım. Boş kalırsam sanki o günü eksik yaşamış gibi hissederim. Mesela en son Almanca kursuna başladım. Öğrenmenin yaşı olmaz diyenlerdenim. Boş zamanlarımda eşimle evde oturmayı ya da geniş bir ailem olduğu için onlarla vakit geçirmeyi severim.
Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir?
Yeni bir şey öğrenmek en başta gelir. Başkasına bildiğimi öğretmek de ikinci sırada. Olmayanı yapmak ve yaptığımla da birilerini motive etmeyi severim.