Savaş Kurt – Psikolog
Daha önceki yazımda çocuklarımızın hem istismara uğramaması için hem de ilerleyen yaşlarda bir istismarcıya dönüşmemesi için yapabileceğimiz şeylerle ilgili bilgilendirici yazılar yazmak istediğimi belirtmiştim. Ruhsal ve bedensel anlamda sağlıklı bir çocuk yetiştirmek için çocuğun kendisine odaklanmak yanlış bir stratejidir. Eğer iyi bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız öncelikle kendi ruhsal çatışmalarınıza, çocukluk travmalarınıza ve psikolojik eksikliklerinize odaklanmanız gerekiyor.
Çocukluğunun kötü geçtiğini söyleyen danışanlarımın çoğunluğu anne ve babalarının öfke problemlerinin olduğunu ve öfkelerini çocuklarından çıkaran ebeveynlere sahip olduklarını söylüyorlar. Bu sebeple ben de ilk olarak öfke yönetimi ile ilgili önerilerde bulunmak istiyorum.
Öfke sanılanın aksine sağlıklı bir duygudur. Size hakaret edildiğinde veya haksızlık yapıldığında öfkelenmeniz gayet normaldir. Sağlıksız olan öfkeyi dışsallaştırış biçimimizdir. Öfke karşısında insanlar temelde iki yanlış tepki verirler. Birinci tepki saldırganlıktır ve bunun yanlış olduğunu hemen herkes bilir. Saldırganca tepkinin içine fiziksel güç kullanmak, hakaret etmek, küfretmek, bir eşyaya zarar vermek, kendine zarar vermek gibi şeyler girer. Diğer yanlış dışsallaştırma şekli ise çoğu zaman insanlar tarafından doğru olarak kabul edilen sessiz kalmaktır. Fakat öfke sonucunda tepkisiz kalmak da en az saldırganca tepki vermek kadar yanlıştır. Fakat benim öfke problemim yok diyen insanların çoğuna bunu nasıl başardıklarını sorduğumda “kendimi kontrol ediyorum, sessiz kalıyorum, sabrediyorum” gibi yanıtlar veriyorlar. Bu insanlar aslında öfkelerini biriktirmek istemezler ancak rahatsızlıklarını ifade ettiklerinde anlaşılmayacaklarına, problemin çözülmeyeceğine hatta bir insanla kurdukları mevcut ilişkinin de bozulacağına inandıkları için susmayı güvenli bir yol olarak tercih ederler.
Peki öfke karşısında verilecek doğru tepki nasıl olmalıdır? Peşinen şunu belirtmeliyim ki bunun pratik bir yolu yok. Öfkemizi doğru kaynağa, doğru zamanda, doğru bir dille ifade etmeyi öğrenebilmemiz için emek sarf etmemiz gerekiyor. Bu aşamalardan belki de en önemlisi doğru kaynağı bulmaktır. Çünkü çoğu zaman öfkemizi yansıttığımız kişi asıl öfkeli olduğumuz kişi değildir. Örneğin ekonomik zorlukları sebebiyle öfkeli olan bir baba eve geldiğinde eşine yemeğin geç hazırlandığını söyleyerek kızabilir. Bu duruma kızan anne eşinin üstüne gitmek istemez ve sessiz kalır. Biraz sonra o kızgınlıkla çocuğuna oyuncaklarını dağıttığı için kızar. Bu döngüde defalarca orantısız öfkeye maruz kalan çocuk bunu hayat boyu sırtında taşır ve o da hak etmemiş olan bir başkasına öfkesini yansıtır. Bu duruma psikolojide yer değiştirme denir. Dış dünyamızda oluşan öfkelerimizi en sevdiğimiz kişilere yansıtmamızın temel sebebi bilinçaltında onların bizi kolay kolay bırakmayacağını biliyor olmamızdır. Böylelikle de bir insanın öfkesinden en çok yakınları zarar görmüş olur.
Bir duruma veya bir davranışa karşı öfkelendiğinizde öfkenizin kaynağını tespit edebilmeniz için bir tavsiyem var. Kendinizi bir an için dertten tasadan uzak uzun bir tatile çıkmış gibi hayal edin. Örneğin biraz yüzmüşsünüz ve deniz kenarında güneşleniyorsunuz. Hayatta herhangi bir ekonomik sorumluluğunuz, yetiştirmeniz gereken bir işiniz yok. Yine de bu davranışa kızar mıydınız? Evet, kızardım diyorsanız gerçekten ona öfkelisinizdir. Ama hayır kızmazdım, zaten o ana kadar dolmuştum o da bardağı taşıran son damla oldu diyorsanız öfkenizin kaynağını başka yerlerde aramalısınız.
Öfkenizin kaynağını tam olarak tespit ettikten sonra karşı tarafı suçlamadan, sadece yaşanan durumun size hissettirdiklerini anlatmaya odaklanarak, ben dili ile kendinizi ifade etmelisiniz. Ancak insanlara kedilerini yapıcı şekilde ifade etmelerini önerdiğimde “o zaman zayıf görünürüm” veya “ben anlatsam da onun anlayacağını düşünmüyorum” gibi yanıtlar alıyorum. İşte burada da etkili iletişim becerileri devreye giriyor. Bu da bir başka yazımızın konusu olsun.