Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
03.03.1973 tarihinde Kdz Ereğli’de doğdum. İlkokulu Cumhuriyet Okulunda okuduktan sonra Anadolu Lisesinde orta ve lise eğitimimi tamamlayıp İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünü kazanıp İstanbula yelken açtım. Basketbol koçu olmaya karar verdiğim an okulu bitirmeye lüzum görmediğim için uluslararası diploma almak adına Paris, Belgrad, Barselona, Atina, İstanbul ve Las Vegas kentlerinde Basketball Clinic eğitimlere katılıp lisans eğitimlerimi aldım. Erdemir altyapısında Galip Baysal hocamın desteğiyle başladığım yolculuğa sırasıyla Yeşilyurt alt yapı ve 8 sene TBL Head Koçluğu, Beşiktaş alt yapı sorumlusu olarak devam ettim. 2009 yılında Amerika’ya yerleşip Las Vegas’ta Impact NBA Yaz Organizasyonlarında görev aldım. Türkiye’ ye dönüşümde Nike Organizasyonlarının Teknik Sorumlusu olarak Kobe BRYANT, Kevin DURANT ve Dirk NOWITZKI ile yapılan büyük etkinlikleri yönettim. 2012 yılında birikimlerimi sıfırdan bir kulüp inşaa etme adına kullanmaya karar verip Büyükçekmece Basketbolu kurdum. Hem başkan hem idareci hem de koç olarak çalışıp bölge halkının desteğini alarak bugün Avrupa Kupalarında oynayan profesyonel bir lig takımı ortaya çıkardım. Son olarak Yeni Nesil Tofaş projesini harekete geçirerek Tofaş Kulübünde çalışmaya başladım. Hala aktif olarak projenin yöneticiliğini yapmaktayım.
En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Ereğli’ye beni yetiştirip bugünlere hazırlayan harika ailemin yanına her yıl gelmekteyim ve uzun yıllardır şehrin değişimini gözlemliyorum. Açıkçası Amerikalıların mühendisleri için yaptığı sosyal tesisleri ve yaşam biçimine ayak uydurup spor yapan, enstrüman çalan, en şık kıyafetleriyle sinema ve tiyatroya giden, hafta sonları, yılbaşları ve bayramlarda balolar yapan, liyakata önem veren entelektüel yapının yok olup yerine göç almış ve her gelenin kendi kuralını koyduğu vahşi kapitalizmin kurallarına boyun eğmiş bir yapı görüyorum. Üzülerek söylüyorum bazen 30 yıl önceki Ereğli bugünün Ereğli’sinden 30 yıl ileride gibi geliyor.
Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?
70, 80 ve 90’lı yılların başında Ereğli’de yaşayan herkesin Ereğli’yi özlediğini her yerde aradığını ve bulamadığını düşünüyorum. Ben her bulunduğum yerde evden ayrıldığım 26 senedir minik Ereğli’ler yaratmaya çalışıyorum.
Ereğli ile ilgili hatırladığınız ya da unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Anadolu Lisesini yeni kazanmıştım, o zamanlar 11 yaşındayım ve okul hem çok büyük hem de 6 yaş büyüklerin bile olduğu devasa bir topluluk. Kendinizi hem küçük görüyor hem de kurallara uymak zorunda hissediyorsunuz o anlar. Öğle tatilinde sınıftayım ve lise son sınıflardan bir abiyle aramızda şu diyalog geçti;
‘- Ne yapıyorsun bu saate sınıfta – Dersin başlamasını bekliyorum
– Daha çok var gel seni basketbol maçına götüreyim
– Ya sınıfı bulamazsam
– Merak etme ben sana yardımcı olurum.’
Yukarıdaki diyalog olmasa belki de bambaşka bir hikayem olacaktı. Neyse o abiyle spor salonuna doğru hareket ettim ve salona girince karşımda Zonguldak Ted Kolej ve bizim okulun takımlarında oynayan uzun boylu oyuncular, öğretmenlerimiz, idareciler, ‘Anadolu OLEY’ tezahüratı yapan öğrenciler, 2 tane farklı renk giyinmiş hakem, skorboard ve paspas yapan bir görevli gördüm. İnanın o kadar heyecanlandım ki o gördüğüm kare beynime kazındı ve hala O RESİMDE yaşıyorum. O gün karar vermiştim o resimdeki oyucu, hakem, seyirci hatta paspasçı bile olabilirdim yeter ki o karede olayım. İnsanların hayatında her zaman etkilendiği ve kendini adadığı kareler olduğuna inanırım.
Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey nedir?
Ereğli deyince aklıma ilk olarak başta değeri hiçbir zaman bilinmeyen Galip Hocamız ve Ereğli Basketbol camiası, okuldan kaçıp bütün gün oynadığımız tek potalar gelir. Birbirimizin evlerinde partiler yapıp kalabildiğimiz, arabaların kilitlenmediği, sınıf farkının olmadığı, rock müzik sohbetlerinin Bayram Bakkalın önünde toplanıp yapıldığı muhteşem günler gelir. Sonrasında yine okulu kırıp gittiğimiz sahillerimiz, orada çıkarıp kendi imkanlarımızla pişirip yediğimiz midyeler gelir. Ayrıca her sene Gülay ve Suat AYKAN Hocalarımız önderliğindeki MİLLİYET GAZETESİ yarışmalarına okulca katılıp aldığımız birincilikler ve tabii ki de son olarak Hasan KURU pideleri gelir.
Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Boş zaman kavramımız olmadığı için isterseniz hayatı nasıl yaşadığım şeklinde cevaplandırayım bu soruyu. Hayatım boyunca para kazanmak için rutin bir işte çalışmadım diyebilirim size. Ben hep sevdiğim oyunları oynadım, hayal kurdum ve paylaştım. Sevdiğim şeyi yaptığım ve hayal peşinde koştuğum için asla boş zamanım olmadı. Üstüne üstlük hayallerin peşinde koşarken para denen şeyi de otomatikman verdiler. Tan ve Can adında kendilerini dünyayı kurtarmaya adamış 8 yaşında ikizlerimiz var. Eşimle birlikte tüm zamanımızı onlarla beraberce geçiriyoruz diyebilirim. Evimizde tv yok ve onlarla beraberken internet kullanmıyoruz. Ödev ve sınav kazanma mevhumumuz olmadığından spor, sanat ve bilim ile tüm günümüzü geçiriyoruz. Yakın zamanda heavy metal konseri verirsek şaşırmayın:)
Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir?
Beni mutlu eden bir şey olmasını asla beklememeyi öğrendim. Biraz geç de olsa kendime sorduğum; Ben niye varım, yeteneklerim özelliklerim neler, kalan zamanımı nasıl değerlendiririm ve ölürken HANGİ HİKAYEMİN olmasını isterim sorularının cevaplarını buldum. Ben enerji vermek ve insanların pozitif olmasına her gün yardım etmek için yaratılmışım. Yıllardır karşılık bulamadığım ve yıkıldığım zamanlar oldu. Ama kendimi keşfettiğim andan itibaren artık sadece beni mutlu eden özelliğimi kullanıp tanıdık tanımadık herkese mentorluk yapıp elimden geldiğince pozitif destek oluyorum. Açıkçası ŞAİR olup şiirlerimi beğendirmeye çalışmıyorum çünkü BEN ŞİİRİN TA KENDİSİYİM… Yolu Ereğli’den geçmiş bu ülkenin tüm güzel insanlarına selam olsun…