Karadeniz’in engin maviliklerinde sefer edip, gün batımına doğru Karadeniz Ereğli’ye vardığınızda huzur veren bir gölgelik kaplar her yanınızı Kutsal Acheron (Kurbağalıdere) önlerinde, sisler ve bulutlar arasında antik bir kentte vardığınızı hemen anlarsınız. İnsanoğlu, dünyanın bu güzel köşesini binlerce yıl önce keşfetmiş ve Anadolu uygarlıklarının yüzlerce odak noktasından birisi oluşmaya başlamıştır.
Mavinin ve yeşilin her tonu, denizin oynak dalgalarından yansıyan parıltılarla muhteşem görüntüler ortaya koyar Karadeniz Ereğli kıyılarında. Aniden bir anıt mezardan yansıyan parlak bir ışık kamaştırır gözünüzü. Aslında eski bir uygarlığın, Heraklia’nın ışığıdır bu Karadeniz Ereğli’deki antik hazinelerin sadece biri. İlk pantomim sanatçılarından biri Mısırlı Krispos’un mezar anıtı. Tarih ve arkeoloji insan ömrünü geriye doğru uzatan bilimlerdir. Gelin şimdi hep birlikte yüzlerce yıl önceki Karadeniz Ereğli’sine gidelim.
1947 yılı yaz aylarında Karadeniz Ereğli’yi ziyaret eden Sencer Şahin, bu çalışmasında ziyaretinden kısa bir zaman önce yol açma işlemleri sırasında bulunan mezar anıtı incelemiştir. Bugünkü adıyla Karadeniz Ereğli, antik yöre Bitinya’daki Poutos Euxenos’-un güney kıyılarında bulunmaktadır. İncelememizde konu olan mezar anıt, şehrin Göztepe – Meydanbaşı semtinde yani antik Nekrepol (antik mezarlık) bölgesinde bir yol yapım kazısı sırasında bulunmuştur. Mezar anıtın bulunduğu nokta, Prusias ad Hypium (Kieros) yani bugünkü adı ile Konuralp’i (Üskübü) Karadeniz Ereğli’ye bağlayan yolun üzeridir.
Bir süre bulunduğu yere çok yakın bir mahallede muhafaza edildikten sonra 1984 yılında yeni inşa edilen Atatürk Kültür Merkezinin ön tarafına getirilmiştir. Anıt, yüksek bir kaide, bu kaidenin üzerine oturtulmuş ve ön tarafında iki adet korint başlıklı (korinthischen) sütün bulunan bir gövdeden (Aedicula) meydana gelmektedir. Sütunlar, üst taraf yuvarlak olan, sağ ve sol kenarlarında eşit aralıklı delikler bulunan, oyuğu çevrelemektedirler. Büyük olasılıkla bu deliklerden, oyuğun kapatılması için kullanılan bir plakanın yerine tespiti için yararlanılmakta idi. Oyuğun içinde, ölüyü temsil eden ve anıtın bulunması sırasında (veya daha önceden) başı kopmuş bir büst bulunmaktadır. Sütunların üzerinde sade ve süssüz bir altlık taç kısmı (Aktoter) kazı sırasında bir kısmı hasarlanmış olan üçgen çatıyı taşımaktadır. Çatının ön yüzünde bir (Patera) resmi bulunmaktadır. Gövdenin arka tarafında, öndekine benzer fakat içi boş bir oyuk daha vardır. Bu mezar anıtının Kuzey Küçükasya’daki mezar anıtlar arasında önemli bir yeri vardır. Bu eser, açıkça örneğin Pisityadaki Terniessos mezar mimarisinin bir benzeridir.
(Toplam yükseklik:2.10 m., Üst kısım yüksekliği 0.80 m., heykel kaidesi yüksekliği 1.30 m., Profil genişlik 0.80 m., direk genişlik 0.70m., derinlik 0.74m., Harflerin yüksekliği 0.022 m.) Kaide üstüne itina ile kazınmış olan yazı 19 satırdan oluşmaktadır. Yazı aslında, ölen bir pantomim sanatçısı için yapılmış bir mezar şiiridir. Şiir özellikle M.S.2. ve 3. Yüzyıllarda sevilen ve kullanılan mısra yapısı ve içeriktedir. Şimdi hep beraber şiiri okuyalım:
‘Onlar bedenlere, evlerden daha sadıktırlar. Onlardan kalan akıtılan gözyaşları ve ölülerin sonsuza dek kalacak fani olmayan miraslarıdır. Ölüm uykusundan sonra artık vücudun güzelliği geri alınmaz. Burası bir sükûn şehridir. Çıplak olarak taşınıp içine gömülen sağlam ebedi istiratgah, ebedi evdir. Bu nasıl bir mezardır ve burada yatan ölü kimdir? Hayatta kazanılan zaferlerin nefrete layık abidesidir. Taş ve Toprak olanın işaretleri, ölülerin mezar taşları. Suskun harflerinizle öleni dile getiririz. Vücudunu yitirip telef ettikten sonra hangi insan buraya ismini verdi? Ölü insan Krispos, Fariz ülkesinin (bugünkü Mısır) ve başak taşıyan (toprağı verimli yapan, hayat veren anlamında kullanılmış) Nil nehrinin vatandaşı bu anıtın altında yatmaktadır. O ki dönüp duran bir trajedinin ilk zafer çelengini kazanmıştır. Dünya bu pantomimciye hayran kalmış, onu övmüş ve tiyatronun altın çiçeği olarak görmüştür. Onun parlak cazibesini yirmi dokuzuncu yaşında beklenmedik bir anda ve şekilde sönmüştür.’
İşte sanatçımızın anıt mezar taşı üzerindeki şiir. Aradan geçen uzun yıllara rağmen bu konuda değişen bir şey yok gibi. Evet bu şiir, Karadeniz Ereğli’sinde (‘’Heraklia Pontikie’’) konuk sanatçı olarak çalışan Mısır’dan gelip burada ölen pantomimciye ithaf edilmiştir. Bitinya – Ponti yöresi, pantomim sanatının çıkış yeri olan Mısır gibi, eskiden beri bu sanatın icra edilmesi ile ün kazanmıştır.
Herakleia’da pantomim sanatının ilk izlerine milattan önce 4. yüzyılda rastlandığı belgelerle sabittir. Pantos ‘daki Heraklea’dan giden Herakleides Pontikos adındaki bir sanatçının Atina’daki bir misafir yemeğinde elleri ile çeşit pantomim dansı yaptığı bilinir.
Bu sanat dalı, Roma Hükümdarlığı zamanında Doğu Yunanistan’da doruğuna ulaşmıştır. Delphi’ deki bir antik yazıda, aralarında Nikomedia ve Nikaia’ nın bulunduğu ve pantomim oyununun geliştiği birçok şehir ismi sıralanmaktadır. Bizim sanatçımızda muhtemel bu tarihlerde Heraklia Pontike’ye gelmiştir. Memleketi olan Fariz (Mısır) ülkesinde pantomim sanatında önemli bir ün kazanmıştır. Alexanreia’ dan Bathyllos Kilikya’dan Phlades ile birlikte milattan önce 22. yılında İtalya’da gösterilerde bulundukları bilinir.