2019’un bu ilk sayısındaki ‘İş’te İnsan’ bölümümüzün konuğu Kdz.Ereğli TSO’nun ve Keleşler A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Arslan Keleş. Başarılı İş İnsanına kişisel-sosyal hayatı, aile şirketleri, TSO Yönetimi ve Ereğli hakkında pek çok soru sorduk ve samimi cevaplarla sizler için keyifli bir röportaj hazırladık.
Merhaba Arslan Bey. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Eğitim hayatınızdan başlamak isteriz. 1973 yılında Kozlu’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Zonguldak’ta tamamladım. Zonguldak TED mezunuyum. Daha sonra Bilkent Üniversitesi’ne gittim. 1996 yılında okul bittikten sonra da çalışmak ve hayatımın geri kalanını geçirmek üzere Kdz.Ereğli’ye geldim. O güne kadar da çok fazla Ereğli’ye gelmiş değildim ama bir geldim ve o günden beri de Ereğli’deyim. Burada evlendim ve çocuklarım oldu. Halen her bayramda ailemin yanına Kozlu’ya giderim. Annem, babam, kardeşlerim orada, dolayısıyla Ereğli- Kozlu arasında mekik dokuyorum ama 2004’te Belediye Meclis Üyesi olduğumdan beri de Ereğli’de daha fazla vakit geçiriyorum diyebilirim. Bu arada eğitim anlamında geçen sene Bülent Ecevit Üniversitesinde İşletme alanında yüksek lisansımı tamamladım.
İş hayatına nasıl girdiniz?
İş hayatım; aile şirketimiz olan Keleşsan’da çalışmak üzere Ereğli’ye gelmemle başladı. Keleşsan, 1978 yılında kurulmuş eski ve köklü bir şirket; aslında bu sene 40.yılımızı da doldurmuş bulunuyoruz. Aile şirketimizde önce profesyonel olarak çalıştım daha sonra şirket hissedarı oldum. Halen de Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyorum. Aynı şekilde Ereğli’de faaliyet gösteren birkaç şirketimiz daha var. Sigorta işletmemiz ve otelimizle de hizmet vermeye devam ediyoruz.
Geçmişe gidersek Keleşsan A.Ş’nin kuruluşunda en önemli yapıtaşlarından birisi dedeniz Arslan Keleş herhalde.
Evet, aslında bizim hikayemizin en önemli parçası o. Babamın babası Arslan Keleş, 1920’li yıllarda maden ocaklarında çalışmak üzere Trabzon’dan Zonguldak Kozlu’ya gelir ve çalışmaya başlar. Daha sonra 1943 yılında çocuklarını da Kozlu’ya yanına alır ve böylece tüm aile Kozlu’ya taşınmış olur. Dört erkek ve iki kız çocuktan oluşan bir ailenin bugün üçü hayatta. 1949 yılında da büyük amcam Kibar Keleş, Hasan Amcam’la birlikte bakkaliye tarzında bir işletme kurarlar ve çalışmaya başlarlar. Babam Nuri Keleş 1939 doğumludur ve o sırada öğrencidir. Amcamlar kendileri çalışırken babamın okumasına onay verirler ve ailede tahsilini sürdüren tek çocuk olarak İstanbul Fen Fakültesini bitirir. Kısa bir dönem Biyoloji Öğretmeni ve okul müdürü olarak görev yapmış. Çalıştığı okullar arasında Zonguldak Çelikel Lisesi de var ve biraz sert bir öğretmen. Anlattıkları hala öğrencileri tarafından hatırlanıyor; kalıcı olmuş diyebiliriz. Sonra abileri beraber çalışmayı teklif eder.
Aile şirketi olarak sürekliliği sağlamak çok da kolay bir şey değildir. Siz nasıl başardınız?
Dediğim gibi ilk aile şirketi 1949 yılında kurulmuş, Keleşsan ise 1978 yılında kurulmuştur ve 2008 yılında ise ortaklar değişti ve şirket bugünkü yapısına kavuştu. Babam 1980 yılında ileride meydana gelebilecek olan bölünme, kar dağılışımı konularıyla ilgili bir Şirket Anayasası hazırlayalım demiş. O günkü şartlarda şirket ortakları kabul etmemişler. Neticede biz 3-4 tane ayrılık yaşadık. Bu sefer sermaye yapısı da bozuluyor doğal olarak ve aile şirketlerinin devamlılığı ortadan kalkıyor. Biz Fiat Bayisiyiz bunun sağladığı en büyük avantaj, verdikleri eğitimler ve kurum kültürüyle sizi Uluslararası standartlarda kurumsal bir şirket haline getirmesi. Aile şirketlerinde kurumsallaşmayla ilgili bir eğitim aldık, bu doğrultuda belirli kararlar da aldık ama biz de riayet etmedik, bunun sonucunda sıkıntılar yaşadık. Aslında bunlar hep bedeli ödenmiş tecrübeler. Aile şirketinde 3. kuşak olarak 40. Yılımızı doldurmakla gurur duyuyorum ve kıymetli birşey olduğunu düşünüyorum. Bunun önemini bildiğimiz için de TSO’da göreve geldikten sonra bölgedeki büyük aile şirketlerinden başlayarak kapsamlı eğitimler verdik.
Karakter olarak anneniz Nesrin Hanım’a mı babanız Nuri Bey’e mi daha çok benziyorsunuz?
Annem çok uyumlu bir insandır. Babam ise zor şartlarda yetiştiği için çok disiplinli bir insandı. Benim de hayat felsefemi oluştururken ondan öğrendiğim çok şey olmuştur. Bana ilk nasihati ‘Verdiğin sözü tut, tutamayacağın sözü verme.’ olmuştu. İkinci olarak ta: ‘Hata yapabilirsin; önemli olan aynı hatayı iki kez yapmaman.’ demişti. Bu iki öğüt hem özel hayatımda hem iş hayatımda kulağıma küpe olmuştur. O günden bugüne kadar vermiş olduğum her sözü tuttum diyebilirim.
Kaç kardeşsiniz, ve bize biraz Kozlu’da geçen çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz?
3 kardeşiz. Kız kardeşim Edibe Bilkent Burslu İşletme mezunudur; bizimle beraber Kozlu’da çalışıyor. Fatih de bizimle beraber çalışıyor, avukattır. Kozlu’da Kasaptarla diye geçen TTK’nın da lojmanlarının olduğu mahallede bahçeli bir evde büyüdük. Çok güzel bir çocukluk geçirdik. Mahalle İlkokulunda okuduk. Tümer Metin bizden iki alt dönemdi, halası veya yengesi benim İlkokul Öğretmenimdi. Kozlu o zamanlar madenden dolayı gelişmiş, ekonomisi güçlü olan bir yerdi. Ekonomik hareketlilik çok fazlaydı. Bunun yanında ben üniversite dahil olmak üzere okuldan arta kalan zamanlarımın hepsinde çalıştım. Yaz tatili, Şubat tatili vs.
Nerelerde çalıştınız?
Küçükken tüp dükkanında çalıştım. 400- 500 tüplük o kamyonları doldur boşalt yapardık, tanesi 20 kilo gelen tüpleri 14-15 yaşlarında bütün gün taşırdım. Yorucu ve meşakkatli işlerde çalıştım. Beyaz eşya dükkanımız vardı, orada da çalıştım. Senet yazma o zaman en ağır işti. Bilgisayar falan yok sürekli veresiye var, bu işte de çok çalıştım.
Erken yaşta çalışmaya başlamanızın size katkıları çok olmuştur eminiz ki..
Katkıları çok oldu tabii ki. Hatta İlkokul 2. sınıftayken okul kantinini 5. sınıftaki öğrenciler yönetiyor ve hep zarar ediyorlardı. Müdür, kantin yönetimini onlardan alıp bana verince kara geçmişti.
Genelde Suat Keleş’le de sizi kardeş zannediyorlar.
Suat, amcamın oğlu ve bizim şirketimizin ortağı. Doğduğumuz evler arası 20-30 metreydi ve beraber büyüdük. Dolayısıyla kardeşimden de çok da farklı değildir.
Eşinizle kaç yılında evlendiniz?
Eşim Ceyda ile 2002 yılında evlendim. 16 yıllık evliyim, kendisi de 17 senedir Erdemir’de çalışıyor. TED Kolejinde okuyan 15 yaşında olan Yiğit Ali ve 11 yaşında Mehmet isimli iki oğlum var. Yiğit Ali Basketbol oynar, kardeşi Mehmet de briç oynuyor. Senede 3-4 turnuvaya gidiyor. İkisi de çok sevdiği uğraşlar buldukları için mutlular. Küçük oğlum iki sene de Okul Meclis Başkanlığı yaptı, babasının izinden gidiyor.
Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?
Açıkçası o konuda biraz suçum var, 2004 yılında Meclis Üyeliği ile başlayan aktif hayatımda eve ve aileme çok da istediğim kadar vakit ayıramadım. Boş vakitlerimde ise denizcilikle uğraşıyorum. 3 senedir bir teknem var ve senede 6-7 ay bu keyfi yaşıyorum. Klasik olacak ama okumayı seviyorum.
Şirketlerinizin hizmet verdiği otomotiv, sigorta ve hizmet sektöründeki son durumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Otomotiv sektörü piyasa koşullarıyla çok ilgili dolayısıyla faizler ve dövizler yükseldiği sürece Otomotiv sektöründeki hacim çok düşüyor. Bu durum satışlarımıza da çok yansıyor ve maalesef yıllardır biriktirdiğimiz insan kaynaklarımızdan vazgeçmek zorunda kaldık ve küçülme içerisine girdik. Bu ağır şartlar içinde ayakta kalabilmek için tedbir almamız gerekliydi. Ama son iki aydır ÖTV indirimleri ile beraber ufak bir hareketlenme var. Sigorta sektörü de Otomotivle paralel çalışır ve dolayısıyla insanlar tüketimde frene basacaklardır. Tek iyi tarafımız, şu anda hizmet sektöründe faaliyet gösteren Keleşler Park Otel. Şu anda Erdemir’in ve Tat Metal’in süregelen yatırımlarıyla birlikte çok şükür olması gereken pozisyonda hizmet etmeye devam ediyoruz. Tabii bölgede en kaliteli ve malesef en uygun fiyatlı hizmet veren lokasyon Ereğli’dir. İnşallah yatırımlar devam eder ve bizler de hem kendimize hem de çalışanlarımıza karşı yükümlülüğümüzü yerine getirmiş oluruz.
Turizm potansiyeli açısından Zonguldak merkez ve diğer bölgelere nazaran daha zengin olduğumuzu düşünüyoruz. Neden Ereğli turizm konusunda hep geri planda kalmış sizce?
Zonguldak’ın il olması, Üniversitenin bulunması, şehir merkezi olması en büyük sebepler. Ereğli’de ise Turizmle ilgili sadece konuşulmuş. O da az konuşulmuş. Burada 20 sene festival yapıldı ama festivalin ana konusu bu şehrin kültürel mirasını ve tanıtımını ortaya çıkarmak olmalıyken malesef popüler kültürle PR tanıtımı yapılmakla kalınmış. Bu kente kalıcı birşey kazandırmamış. Burada yapılması gereken; yarınlara kalabilecek bir Turizm Planlaması yapmaktır. Geçenlerde Sağlık Turizmi ile ilgili Arap Acenteleri bölgeye geldi. Ama malesef yine Zonguldak bize golünü atmış, burada 2 saatlik bir sohbet ve pide ikramı sonucunda Zonguldak’a gittiler, burayı gezmediler bile. Ereğli Belediyesi şehrimizdeki en yüksek bütçeli kurum fakat turizm konusunda Kültür Müdürlüğünde bulunan arkadaşları boş oturtmak yerine önlerini açsalar, projeler verseler iş yapmalarını sağlasalar bu işler gelişir.
Meclis üyeliğinizle başlayan dönemden de söz etmek isteriz.
2004 yılında Meclis Üyesi olduğumda Belediye’ nin en genç meclis üyelerinden biriydim. Daha sonra yaşanan talihsiz olaydan sonra kısa bir süre de olsa Belediye Başkanlığı görevini de üstlendim. 2008- 2009 yıllarında da Belediye Spor Kulübü Başkanlığı yaptığım dönem; Ereğlispor’un profesyonel lige en çok yaklaştığı zamandı. Ama tabii ki bunu söylemek bir şey ifade etmiyor çünkü sonuçta Profesyonel Lige çıkamadık. Sonuca ulaştıramadığımız için bunu hayatımdaki en büyük başarısızlığım olarak görürüm. Siyasete genç yaşta girdikten sonra bir taraftan da büyüyorsun. Ama hiçbir zaman siyaset benim hayatımı iştigal etmedi. Eğer kendinizi bu işe kaptırırsanız bu yanlış olur; yani sizden başka birisinin meclis üyeliği yapamayacağını, ya da başka görevleri yapamayacağını iddia etmek yanlış bir bakış açısı bence. Bunlara gerek yok, bu şehir büyük ve insan kaynağı bakımından da zengin bir şehir. Biraz daha arkadan gelen arkadaşlara şans vermek lazım. Şu an benim yaşım 45, ama 25 yaşlarında çok fazla donanımlı arkadaşlarımız var mesela. Bu süreç içerisinde yaşlı jenerasyona karşı rakip olmuş kişilerden biriyim.
Kdz.Ereğli TSO seçimlerinde süreç nasıl gelişti?
Rahmetli Yaşar Tetiker’in de aday olduğu daha önceki seçimde ben geri vites atmadan karşısına aday oldum, kazanamadım o ayrı ama sonuçta o gün mücadelede bulunmak ve o gayreti göstermek gerekiyordu. Seçim kazanmak zor iştir, işin peşini de bırakmadık sonraki süreçte. Daha sonraki seçimde ise az oyla kazandık ve bir koalisyon yaptık; sonuçta görev bize düştü. Ama şu an bize oy veren vermeyen tüm arkadaşlarımızla da çok uyumlu bir birliktelik yakalayabildik. Burada bulunduğunuz süre içerisinde herkese bir şekilde dokunuyorsunuz. İşiyle alakalı, geleceğiyle alakalı veya Ticaret Odasını ilgilendirmeyen şeylerle alakalı da olabiliyor bu konular. Ama bunlar güzel birikimler.
Gelecek için planlarınız var mı?
5-10 sene sonra ne yaparım diye planlarım yok, aklımdaki tek şey burada bulunduğum süre içerisinde bu görevi layıkıyla yerine getirmek. Sonraki sürece zamanı gelince karar vereceğiz.
TSO’daki göreviniz başladığından beri planlarınız doğrultusunda yol alabiliyor musunuz?
Burada vaatlerin havada uçuÅŸtuÄŸu bir seçim dönemi yaÅŸadık. Biz ise ‘önce diyalog’ dedik. Bu kurum çok ciddi ve etkin bir kurum, o yüzden üzerindeki tozun alınıp pırıltısının ortaya çıkarılması gerekiyordu. Göreve geldiÄŸimizden itibaren çabalarımızla bunu baÅŸardığımızı düşünüyorum. Bugün TSO bölgenin en saygı gören kurumlarından biri haline geldi. Bu baÅŸarı da; uyumlu bir yönetim, çok çalışkan bir kadro ve birbirine kenetlenmiÅŸ bir ekip ruhu ile gerçekleÅŸti. Benim tanımım şöyle; ‘BaÅŸarı ekibin, baÅŸarısızlık liderindir.’ Bu konuda çok da mütevazi davranmayacağım açıkçası çünkü bugün EreÄŸli Ticaret ve Sanayi Odası, hem birliÄŸimiz tarafından, hem Zonguldak İlinin en üst makamları tarafından tanınan, saygın bir kurum haline geldi. Ama burası bir icraat makamı deÄŸildir, ÅŸehrin esnaf ve sanayicisinin menfaatlerini savunan ve lobicilik faaliyetleri yapan bir müessesedir. Nihayetinde bir Sivil Toplum KuruluÅŸudur. Fakat biz asli iÅŸimizi yaparken bir taraftan da kentle ilgili konularda fikir beyan ediyor veya fikirlerimiz için davet edildiÄŸimiz konularda da çalışıp fikirlerimizi sunuyoruz. Bizden önceki görev yapan arkadaÅŸlara da teÅŸekkür etmek lazım; onlar da birÅŸeyler yapmaya çalışmışlar ama ben bu güce bir sinerji kattığımızı düşünüyorum. Demek ki zamanıymış… Bu benim kiÅŸisel görüşüm deÄŸil, dışarıdan almış olduÄŸumuz geri bildirimlere dayanarak bunu ifade ediyorum.
Sürekli yoğun bir çalışma halindesiniz, yurtdışına gezilere gidiyorsunuz, son zamanlarda önemli olduğunuz bahsetmek istediğiniz bir proje var mıdır?
Bu şehrin büyümesi için ekonomik kalkınma bizim önceliğimizdir. Bununla ilgili olarak; bu şehre yatırımcı getirmek, varolan yatırımcıya ilave yatırımlar yapmasını sağlamak bizim hedefimiz. Bu amaçla Odamızda ihracatla ilgili seminerler düzenliyoruz, yatırımcılarla birebir görüşmeler yaparak mevcut devam eden yatırım arttırılması ile ilgili çalışıyoruz. Dışarıdan yatırımcı çekmeye çalışıyoruz. Ama bu çok kolay değil. Görüştüğümüz bir kaç tane firma var ama malesef işler bir yerlerde bir şekilde takılıyor. Diğer taraftan da bu şehirde yıllardır konuşulan Üniversite ve Tersaneler meselesi var. Tersanelerle ilgili her seçim zamanı insanlar oraya gidip iki fotoğraf çektirip o sorunları görünüşte çözüyorlar ama ondan sonra bir sorun çözülmüyor. Bir de çok çalışkan ve ilgili, buraya iş üretmeye gelmiş yeni bir Kaymakamımız var biliyorsunuz. Kaymakam Bey ile birlikte Tersanelere ziyaretimizi yaptık sorunları dinledik ve neler yapabileceğimizle ilgili çözüm için ortak sentez bir rapor çıkarmaya çalışıyoruz.
Üniversite konusunu da merak ediyoruz.
Eğitim Kampüsü ile ilgili olarak da sıkıntılar herkesin malumu. Şanssızlığımız da şu; geldiğimizden beri apar topar iki tane seçim yaşadık. Seçim sürecinden bir türlü çıkamadık, bizim iş yapmamız için Siyasi lazım ama şu an onlar da tekrar yerel seçime hazırlanıyorlar. Dolayısıyla mecburen yeni seçime kadar bekleyeceğiz. Bu sırada Rektör değişti, Vali değişti, Kaymakam değişti. Üniversite konusunda kaybettiğimiz şeyler çok ufak tefek sorunlardan kaynaklanıyor, basiretsizlikten olmamış da diyebiliriz. Bu konu ile ilgili çalışmaya devam ediyoruz. Dekan Hocamız geldi görüştük o da gayret içerisinde. Dolayısıyla şehir çok şey kaybetmiş. Şimdi biz bunları tekrar tesis etmeye çalışıyoruz. Yapmak istediklerimiz önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Türkiye’de Bürokratların sürekli değişmesi işlerin çözümlenmemesinde de en büyük etken sanırız.
Biz kimlerle iş yapıyoruz? Kaymakam, Vali, Milletvekilleri. Bu makamlarla da sağlıklı bir iletişimin sağlanması, bir güven ortamının oluşması bir çok görüşmenin sonunda oluyor. Tam bu ilişkiyi sağlıyoruz ki tayin çıkıyor, tekrar sil baştan başlıyoruz. Ahmet Çınar Vali’miz de çok deneyimli, kıymetliydi, şimdiki Erdoğan Bektaş Valimiz de aynı şekilde deneyimli. Ama mesela bizim altı aylık ilişkimiz boşa gitti. Şimdi aynı süreç Sayın Valimizle tekrar başladı.
Ereğli ile ilgili şu olursa herşey yoluna girecek dediğiniz bir ayrıntı var mı?
İnsanların Sivil Toplum Kuruluşlarından, Siyasilerden, Belediye’den beklentileri burasının daha yaşanılabilir bir hale getirmeleridir. Bunun için de uyum içinde çalışmaları, ortak çalışma kültürüne hazır, ortak akla inanan insanların yönetime gelmesi gerekmekte. Vatandaşlar; konuştuğu lafta kalmayacak, samimi ilişkiler kurabilecek insanların yönetimi oluşturmasını istiyor. Biz bunu oluşturursak başarıyı sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Buna da çok az kaldığını düşünüyorum. Ereğli’nin mevcut bir potensiyeli var ve bu şartlar da sağlanınca potansiyeli daha rahat ortaya çıkarırız. TSO Yönetimi olarak Belediyeye, Kaymakama, Valiliğe, Milletvekilleriyle hep birlikte çalışmaya ihtiyacımız var. Daha önce iktidar partisinden Milletvekili Aday Adayı oldum ama şu an herhangi bir partiye mensup değilim. Kim Belediye Başkanı olacak, benim için en önemli kriter bu şehri en iyi hizmeti kim getirebilir? Biz de beraber uyum içinde çalışabiliriz. İnsanın hayattaki en önemli varlığı kendisi. Biz burada yaşıyoruz ve ben çocuklarımın da bu şehirde yaşamasını istiyorum. Üniversite okumaya büyük şehre gittikten sonra buraya tekrar dönmelerini sağlamak için bu şehrin potansiyelini ortaya çıkarmamız gerekiyor. Şartlar ne getirecek, hep beraber göreceğiz.
İş’te İnsan röportajlarımızın sonunda sorduğumuz klasik sorumuza gelmek isteriz; Dergi 67300’le ilgili görüşlerinizi de alabilir miyiz?
Sizleri tanımazken derginiz bize geliyordu, gerçekten o zamandan beri çok beğenerek okuduğum, kaliteli ve şık bulduğum bir dergi. Yapmış olduğunuz iş, klasik dergicilik anlayışının çok ötesinde. Bunun için sizi ayrıca tebrik ediyorum. Gelen misafirlerimize göğsümüzü gere gere rahatlıkla verebildiğimiz bir yayın organı, inandığımız bir mecra, başarılarınızın devamını diliyoruz.
Sn. Arslan Keleş’e bize vakit ayırdıkları için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Temennimiz kendisinin de belirttiği gibi diğer kurumların da TSO Yönetimindekine benzer uyumu yakalaması ve kazananın Kdz.Ereğli olmasıdır.