Ayşegül Savaş Likoğlu – Yazar / Eğitmen
Gülmeyen yüzler, incir çekirdeğini doldurmasa da büyüyen kavgalar, üstü kapalı imalar, hadsiz yargılamalar, acımasız eleştiriler, “istediğim bu değildi” diyen hüzünlü bakışlar, derin offf çekişler, görmezden gelip hiçbir şey yokmuş gibi yola devam etmeyi tercih edişler, korkunun pençesinde çaresizleşmiş düşler.. Bugün şöyle bir durup toplumumuza bakarsak aslında bu saydıklarıma ve daha fazlasına rastlamak hiç de zor değil. Bir saat sokakta yürümek ve gözlemlemek bunun için yeterli. Ana haber bültenlerini izlemeyi saymıyorum bile. Ama tüm bu halin tek bir iyi tarafı var. Bize değişmemizin zorunlu olduğunu haber veriyor. Duyduğumuz acı ise bir mesaj: Şimdi değiş.
Bu mesajı algılayamazsak ve değişim için, kendimiz için, kendi mutluluğumuzu inşaa edebilmek için yaprak bile kıpırdatmazsak, korkarım ki elimize kalan, kaybolup gitmiş zamanlar, yaşanamamış hayaller ve hayatın hiç keşfedilemeden harcanmış güzellikleri olacak. Eğer siz şu an bu satırları okuyorsanız, emin olun sizin de derinlerde bir yerlerde “daha fazla mutluluğu hakediyorum” diyen bir tarafınız var ki, çekim yasası bu yazıyı sizinle buluşturdu. O yüzden vakit kaybetmeden mutluluk seviyenizi arttırabilmeniz için 5 önemli noktadan bahsedeceğim.
Bunlardan ilki, mutluluğa giden yolda mutlaka edinmeniz gereken bir inanç: “Zaten mükemmelim” inancı. Bizler gelişen ancak mükemmel bir evrenin gelişen ancak mükemmel bireyleriz. Bunu yeniden hatırlamak bize hayatımızda kaçırdığımız pek çok iyi hissi geri verecektir. Hatırlamak diyorum çünkü kendi kıymetimizi ve mükemmelliğimizi bilerek dünyaya geldik. Ancak zaman içerisinde bu mükemmel olma inancımız bizden büyüklerin hal ve tavırları ile yerini “ yeterli değilim” inancına bıraktı. O yüzden mutlu bir hayatın olmazsa olmazı, olduğumuz halimizi yücelten mükemmelim inancını geliştirebilmektir.
İkinci temel nokta bu dünyadaki en önemli kişi ile yani kendinizle buluşmanızı gerçekleştirmenizdir. Bu randevuda öncelikle kendinizi şartların kurbanı ilanı etmeyi bırakıp, hayatınızın sorumluluğunu almaya gönüllü olmanız gerekir. Pek çoğumuzun yaşadığımız duygular karşısında kişileri, koşulları, ailelerini, öğretmenleri, patronları, ülke yöneticilerini suçlama alışkanlığımız vardır. Ancak dışınızda olan biteni suçlamanın sizin mutluluğunuza katkı sağlamadığını farketmeniz önemlidir.
Bir diğer unsur, güçlü ve zayıf yönleriniz, değerleriniz, benlik durumlarınızdır. Tüm bunlar sizin bu hayatla olan ilişkinizi ve şu an da nerede durduğunuzu size gösterecektir. Bu gösterge de rotanızı doğru belirlemeniz için çok gerekli bir pusuladır. Bununla birlikte kendinizle olan buluşmanızın en önemli noktalarından biri şimdiye kadar hep başkalarından istediğiniz sevgiyi, bu sefer sizin kendinize vermeniz, yani kendinizi bütünüyle sevmenizdir. Ruhunuzu, bedeninizi, zihninizi sevmenizdir. Bu hem kolay hem zordur. Kendimizi o kadar çok yargılayan ve eleştiren bir tavır benimsemişizdir ki, uğraştırır. Ancak başardığımızda da pek çok alanda yakıt olarak kullanabileceğimiz bir şeydir kendimize olan sevgimiz. Mutlu bir yaşamın olmazsa olmaz parçasıdır.
Eğer mükemmel olduğunuz inancını geliştirebildiyseniz ve kendinizi tanıyıp, hayatınızla ilgili sorumluluk almaya karar verdiyseniz ve herşeye rağmen kendinizi olduğunuz halinizle bütünüyle sevebiliyorsanız artık içinizdeki güce uyanmaya vakit gelmiştir demektir. İnsanın bu dünyadaki en temel gücü, düşünce ve inançlarının deneyim olarak karşısına çıkmasını sağlayan güç, yani bilinç ve bilinçaltından gelen güçtür. Bilincin ve biliçaltının nasıl çalıştığını bilmek ve düşünce-inançlarınızı kendi iyiliğinize hizmet eder şekilde düzenlemek gücünüzü keşfetmek demektir. Düşünceleriniz ve inançlarınız manyetiktir ve aslında evrendeki herşey birer enerjidir. O yüzden ne düşünürseniz ona dönüşür, neye inanırsanız onu yaşarsınız. Bu insana verilmiş harika bir armağandır. Bu noktada bize düşense Yunus Emre’nin dediği gibi “kendimizi bilmektir” Kendinizi bilmeye başladıktan ve isteklerinizi bilinçli bir şekilde belirttikten sonra gerekli olan ise her ne yaşıyorsanız onu sevmenizdir. Çünkü olan şey sizin bir parçanızdır artık. O yüzden olanla savaşmayı bırakmak insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerdendir. Geçmişe takılmak ve zaten olmuş olanın üzerinde kafa yormak, stres ve çaresizlik duygusundan ve hatta yenilgiden başka bir şey getirmeyecektir. O yüzden “şimdi” de yaşamayı başarmalıyız. Bunun yolu da kendinizi ya da başkasını konu her neyse affetmek ve yolunuza devam etmenizdir.
Unutmayın hayat geçmiş konuları bugüne taşıyıp, bugünü de geçmişe harcayacak kadar uzun değildir. Ve son olarak mutluluk hayatın yoğun koşuşturmacası içinde, biraz rahatlamak ve makro planın bir parçası olarak, kendimizi yüce yaratıcının herşeyi en mükemmel haliyle dizayn ettiği düşüncesine teslim etmektir. Mutluluk aranmaz. Mutluluk aramakla bulunmaz. O bir “olma” halidir. Arıyorsanız hisleriniz yokluk yaşıyordur. İnandığınız şey mutluluğun yokluğu ise, yaşadıklarınızda onun yokluğu olacaktır. Bir mutluluk varsa ki var, onun adı SENSİN sevgili okur.
Sevgiyle kal.