Handan Toprak – Uzm. Psk. Danışman ve Rehber Öğretmeni
Son yıllardaki TV, gazete, internet haberlerine baktığımızda özellikle çocuklara yönelik cinsel istismarın korkunç boyutlara ulaştığını görebiliriz. Adalet Bakanlığının son 10 yıldaki verileri bu sayinin 250.000’i bulduğu yönünde. Tabi bize sunulan veriler yalnızca kayda geçenler vasıtasıyla öğrendiklerimiz; daha fazlası da toplumda “kol kırılıp yen içinde kalanlar” olsa gerek. Ebeveynleri sarsacak bir sayısal veri de cinsel istismar suçunun %80 oranda kurbanı tanıyan biri tarafından işlendiğidir. Oysa biz, yabancılardan şeker almamak, yabancıların arabasına binmemek üzere yetiştirilmiştik. Demek ki çocuklarımıza vereceğimiz cinsel istismardan korunma eğitimi bambaşka olmalı. Peki nasıl?
Çok küçük yaştaki çocukların bazı insanlara karşı doğal olarak ördükleri koza, çocuğumuza bu eğitimi vermemizde bize yardımcı olacak bir araçtır. Çocukların pek çoğu öpülmekten, sıkıştırılmaktan hoşlanmaz ve kendilerine bu hususta zorbaca davranan büyüklere aşırı tepki verirler. Ancak biz yetişkinler “ayıp ama teyzeye bir kere kucağına alsın, öpsün amca” diyerek bu kozayı büyük bir marifetle deleriz. Oysa ki hayır dediğinde dikkate alındığını gören bir çocuk bir zaman sonra bireyselliğine zarar verecek her davranışa hayır demeyi bir davranış biçimi haline getirecektir. Bu nedenle çocuğun mantıklı “hayır”ları önemsenmelidir. Hayır demeyi bilen iradeli çocuklar, klasik ebeveynlik egosunu fazlaca sarssa da bundan 10 yıl sonra gözünüzün arkada kalmayacağı, sürekli etraftan gelebilecek zararlara karşı uyarmadığınız birer yetişkin haline geleceklerdir. Evde kuzu gibi olmasını istediğiniz çocuğunuzun dışarıda aslan kesilmesini beklemek te gerçeğe aykırı bir durum. Çocuğunuzu cinsel istismardan koruyacak bir diğer husus da 2 yaşından sonra çocukta mahremiyet algısını sağlıklı biçimde oluşturmaktır. Anne-babası da olsak onların sahibi olmadığımız mesajını iletecek nezakette yaklaşmak mahremiyet eğitiminin anahtarı aslına bakarsanız. Üstünü ya da altını değiştirirken bunu herkesin önünde yapmamak, formaliteden de olsa bunun için kibarca izin istemek, odasına kapıyı çalarak girmek, benzer davranışı ondan da beklemek, öpmeye müsaade etmediğinde zorlamamak gibi davranışlar çocuğa kişisel sınırlar dairesini öğretmek için çok basit günlük rutinlerdir. Bunun dışında vücudumuzda özel olan bölgelerimizi öğretmek, başkalarının özeline dokunmamak, kendi özeline dokunulduğunda da nasıl tepki verileceğini öğretmek, mahremiyet eğitiminin içini dolduran davranışlardır.
Dünyada anne-babanın aldığı tüm önlemlere rağmen bu tür kötülüklere maruz kalan çocuklar da yok değil elbette. Çocuklar bu tür bir istismara uğradıklarını kolayca dile getiremezler; anne-babalar çocuktaki anormal değişiklikleri çok iyi gözlemlemelidir. Hayal gücü ürünü de olsa çocuğun anlattığı her şeye bilinçli bir şüphecilikle yaklaşılmalıdır. Gerçekleşmiş bir istismar durumundaysa her koşulda çocuğunuzun tarafında olmak, zaten acizlik, ihanet ve damgalanma gibi duygular içinde olan çocuğunuzu başkaca bir yaradan koruyacaktır. Her ne yaşamış olursa olsun çocuğunuz sizin için hala önemli ve arkasında durulacak kadar kıymetli olduğunu bilmelidir. Kötülüklerden uzak mutlu çocuklar yetiştirmemiz dileklerimle…