Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1980’de Kdz Ereğli’de doğdum. İlkokulu Turgutreis İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Kdz. Ereğli Anadolu Lisesi’nde okudum. Daha sonra lisans eğitimimi İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde (1998-2002), yüksek lisans (2002-2004) ve doktorayı (2007-2013) Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nde tamamladım. 2008 yılında ABD’deki Wisconsin Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Programı’nda misafir araştırmacı olarak doktora araştırmalarımı sürdürdüm. 2007 yılından bu yana Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Çalışma konularım, Ortadoğu Araştırmaları, İran Dış Politikası ve Türk Dış Politikası.
En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
1998’e yani üniversiteyi kazanana kadar hayatım Ereğli’de geçti. Sonrasında yaz ve kış tatillerinde sürekli Ereğli’ye gidip geldim. Anne ve babamın birkaç yıl once Ankara’ya taşınmasına bağlı olarak eskisi kadar gidip gelemesem de babaanne, büyükbaba ve aile dostlarını ziyaret amacıyla belli aralıklarla Ereğli’ye gidip geliyorum. En son bir yıl önce Ereğli’ye geldim. Ereğli’de değişen çok şey var. Öncelikle tüm yetişme dönemimde oturduğumuz Yalı Caddesi’nin yeni hali ve önüne yapılmış olan üst geçit beni hayal kırıklığına uğrattı. Zira oranın kendine özgü bir dokusu vardı. Evden kesintisiz bir şekilde denizi görebilirken artık önümüzde adeta bir cümbüşün yer alması benim açımdan Ereğli ile ilgili talihsiz bir gelişme. Keza okulum Anadolu Lisesi’ne giden yoldaki değişiklikler, lojmanlar mevkisindeki dönüşüm çocukluğumdaki Ereğli’den epey uzak bir görüntü çiziyor. Bununla beraber Ereğli’de birçok yeni café restaurant, alışveriş merkezinin açılması şehre bir hareket katmış.
Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?
Ereğli ile ilgili o kadar çok şeyi özlüyorum ki… Çınaraltında saatlerce oturmayı, sahil boyu yürümeyi, köylü pazarından alışveriş yapmayı, Ereğli pidesini, Ulaş Büfe’nin hamburgerini, keş simitini… Ancak belki de en çok Çarşı’ya her indiğimde tanıdık birileriyle rastlaşmayı, yani Ereğli’nin kendine özgü samimiyetini…
Ereğli ile ilgili hatırladığınız ya da unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Ereğli’de o kadar çok anım var ki… Ereğli benim geçmişim ve aslında bugünüm. Sahip olduğum her şeyi orada aldığım eğitime, Ereğli’nin bana verdiği kültüre ve vatandaşlık bilincine borçluyum. Bizler Ereğli’de yaşarken belki olanaklar kısıtlıydı; ancak Ereğli’nin kendine has özellikleri sayesinde değişime ve gelişime açık bireyler olarak yetiştik. O sebeple birçok büyükşehirde yaşayan kişiye göre rafine zevklerimiz ve ideallerimiz oluştu. Ereğli aynı zaman da benim çocukluğum. Her camı açtığımda gördüğüm Erdemir limanındaki iş makinalarını o zamanın meşhur çizgi filmi Voltran zannederdim. Geceleri makinaların denize yansıttığı kırmızı ışıklara bin bir anlam yüklerdim. Hala aklıma geldikçe gülümserim.
Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey nedir?
Kdz. Ereğli Anadolu Lisesi, Erdemir, Osmanlı çileği.
Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Yoğun çalışma hayatı ve İstanbul’un yarattığı koşturma sebebiyle pek fazla boş vaktim olmasa da fırsat buldukça seyahat etmeyi ve farklı yerler keşfetmeyi seviyorum. Aynı zamanda çok sık olmasa da belli aralıklarla Ereğli’den bana miras daimi dostlarımla buluşup vakit geçirmeye çalışıyorum.
Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir?
Yıllar içinde insan kendini daha iyi tanıyor. Kendimi tanıma serüvenimde fark ettim ki mutluluk büyük oranda kendimizle ilgili bir durum. Hayata nasıl baktığımızla ve karşımıza çıkan iyi-kötü her ne var ise bunları nasıl algıladığımızla ilgili… Beni en çok ne mutlu ediyor? Samimi ve içten bir sohbetin içinde yer almak, benimle olmaktan mutlu olan insanları görmek, emek verilen bir işin parçası olmak, topluma faydalı bir birey olabilmek, geleceğe umutla bakabilmek…