Unutulmaz Türk Filmlerinde tanıştığımız, yıllarca Bizimkiler dizisiyle evlerimize konuk olan Türk Sineması ve Tiyatrosunun duayenlerinden Erdal Özyağcılar ve sevgili eşi Sanatçı Güzin Özyağcılar; Mart ayında ‘Kral’ tiyatro oyunu ile Ereğlililerle buluştu. Erdal Özyağcılar, gerçekleştirdiğimiz röportajda sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Buyurun bu keyifli sohbete siz de ortak olun…
Öncelikle nerelisiniz? İnternetteki birçok sitede Bursa İznik doğumlu olduğunuz yazıyor?
Evet nedense bu yönde yanlış bilgi var. Ben Bursa Setbaşı doğumluyum.
Tiyatroya başlangıç zamanlarınızda aileniz de istiyor muydu, destek oldular mı?
Kesinlikle çok istiyorlardı ve çok destek oldular bana. Konservatuvara girdim ve sonra Kent Oyuncularında başladık. Tiyatroların ardından dizi sektörüyle oyunculuk hayatıma devam ettim. Daha sonra filmler devreye girdi ve hepsi birden ve birbiri ardına sıralandı.
Filmlerin dışında seslendirmelerde de bulunmuşsunuz.
Evet, tiyatro kökenliyim ama sanatçı olduğum için sinema ve dizilerde de oynuyorum. Zaman zaman seslendirmeler de yaptım.
Eşiniz Güzin Hanım’la nerede tanıştınız?
Konservatuvarda tanıştık, önce arkadaşlık sonra flört derken nişanlandık, evlendik, Emrah ve Zeynep doğdu… Şimdi Ege ve Emre isimli iki de torunumuz var.
Kızınız Zeynep Hanım da meslektaşınız oldu.
Zeynep de aynı Konservatuvarı bitirdi. O da annesi ve babası gibi Yıldız Hanım’ın talebesidir. Bundan beş sene evvel Tiyatro Martı isimli bir Tiyatro kurdu. Şimdiye kadar Tiyatro Martı ile 4 oyun oynadık. Bunlardan bir tanesi ‘Hoş Geldin Boyacı’, birisi ‘Uçlar’, diğeri ‘Demir’ ve son olarak da şimdi oynadığımız ‘Kral’ var.
Kızınızın da Tiyatrocu olmasını nasıl karşıladınız?
Biz ‘Anne baba tiyatrocu, o da tiyatrocu olsun’ diye bir çaba sarf etmedik açıkçası. Hatta tamamen onun insiyatifine bıraktık. Doksan küsür kişi içinden Konservatuarı birincilikle kazandı o dönemde.Orada baleye 16 sene devam etti. Sonra yavaş yavaş sahne yanının geliştiğini gördük. Yine sınavla girdiği Şehir Tiyatrolarında 10 sene görev yaptı. Kendi çabalarıyla bir yerlere geldi. Ve kendi Tiyatromuzu kurdu sağolsun, biz de oyunlarında oynuyoruz.
Son yıllarda Özel Tiyatrolarda seyirciyle buluşan tiyatro oyunlarında artış var. Tiyatro izleyicisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gayet güzel, gayet olumlu. Tiyatro etli, kanlı canlı bir yapı. Seyirci sevdiği sanatçıyı veya oyundaki karakteri canıyla teriyle, bütün enerjisiyle hissediyor, o süre boyunca birlikte olduğu için bence daha kıymetli bir sanat dalı. Karı koca sanatçısınız.
Yıllarca bu yoğun temponuzda aile içerisindeki bu dengeyi nasıl sağladınız?
Bu bir denge olayı. Zeynep küçükken bir dönem benim işim yoktu ve Güzin’e bir iş gelmişti örneğin, bir sene kadar Zaynep’e ben baktım. Annelik görevini ben üstlendim yani:) Sabah kahvaltısından, alt değiştirme, gezdirme uyutma bütün bu görevler benimdi. Bu bir bayrak yarışı, dengeyi sağlamak önemliydi, biz de bunu başardık.
6 Aralık’ta vizyona girecek yeni bir filminiz var. Teknoloji değişti. Geçmişteki ve şimdiki filmleri karşılaştırabilir misiniz?
Bizim zamanımızdaki filmler de çok hoştu ama şimdiki filmler de güzel bence. Ben biraz komedi filmlerinin fazlalığından şikayetçiyim sadece. Biraz daha dengeli olsa daha da iyi olur. Furya haline getirmemek lazım ama onun dışında çok başarılı, çok kaliteli filmler çekiliyor.
Hayatınızın dönüm noktasını sorsak?
Dönüm noktası diye bir şey yok. İnsan, hayatında dönüm noktalarını kendi yaratır, önemli olan doğru zamanda doğru yerde olmak ve bunu iyi değerlendirmek.
Benim aklıma ‘Bizimkiler’ dizisi geliyor.
Olabilir; o arada bir film teklifi vardı ama ben filmde oynamaktansa Bizimkiler’i tercih ettim; bak bu bir dönüm noktası olabilir mesela. İyi de olmuş.
‘Bizimkiler’ çocukluğumuzun unutulmazları arasındadır.
Evet evet çok güzeldi, çok da keyifle 14 yıl sürdü. Ben 9 yılında oynadım. Oradan ayrıldıktan sonra bir kaç dizi yaptık, filmler de devam ediyordu o sırada.
Oynayacağınız film veya dizileri nasıl seçiyorsunuz?
Okuyoruz, bakıyoruz. Biraz kafamız çalışıyor, senaryo sahibiyle veya yönetmenle biraz konuşuyoruz. Beğendiğimiz veya beğenmediğimiz yönlerini anlatıyoruz. Tabi bu anlatma teknik anlamda doğru insanla karşılaştığımız zaman, yapımı olumlu yönde etkiliyor. Ama doğru insanla karşılaşmadığınız zaman seni ‘Çok ukala, çokbilmiş, her şeyi soruyor’ diye yaftalıyorlar. Ama bunlar benim için hiç önemli değil. Ben işin doğru olması için kendi bilgimce, tecrübem neticesinde bir şeyler konuşuyorum. Bazı teklifleri kabul etmiyorum, bazılarını ediyorum, bazılarını neden kabul etmediğimi anlatıyorum. Zaten son on, on beş senedir de projelerin senaryo tasarımlarını arkadaşlarımla ben yapıyorum. Bazıları tutuyor, bazıları tutmuyor işte böyle gidiyoruz…
Çocuklarınıza hayatta verdiğiniz önemli bir öğüt var mıydı?
Dürüst olsun, yalan söylemesin, ahlaklı, vicdanlı, adaletli olsun. Önemli olan bunlardır benim için…
Karadeniz Ereğli’de sizi ağırlamamıza sebep olan absürt komedi Tiyatro Oyunu ‘Kral’a da değinmek isteriz. Absürt Komedi tam olarak nasıl bir tür?
Doğuş dönemi 2. Dünya Savaşı’ na dayanıyor. 1940’larla birlikte ölümler, intikamlar, acımasızlıklar, yoğun baskılar başlıyor. İnsanların yaşama tutunmak için gerekli olan bütün maddi manevi duyguları ölüyor çünkü insanlar birbirlerini öldürüyor. Bir tarafta Hitler ve Faşizm ortaya çıkıyor, bir tarafta Atom Bombası patlıyor, dünyanın her yerinde insanlar bütün inançlarını kaybediyor birdenbire. İşte o yaşanan gerçekle asıl gerçek arasındaki komik durumları anlatan bir tiyatro türü ortaya çıkıyor ve bu da Absürt Tiyatro.
‘Kral’ oyununuzda çok güzel tespitler ve mesajlar vardı.
Oyun absürt tiyatronun duayeni Eugene Ionesco’ nun 1962 yılında yazılmış “Kral Ölüyor” oyunundan uyarlandı ve oradaki bütün diyaloglar orjinaldir. 60 yıldır hala geçerli o tespitler ve belki bir 50 sene daha geçerli olacak… Biz de sevdik onu, biraz ufak tefek sahne yerlerini değiştirdik oyun hız kazansın diye; güzel oldu.
Ereğli’ye ilk gelişiniz mi?
Evet, buraya ilk gelişim. Hiç gezme imkanım olmadı. Sadece orada bir tepe ve bir deniz görebildim:)
Son olarak paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
Paylaşmak istediğim şey şu; Tiyatro çok önemli. Dünkü gösterimizi sahnelediğimiz AKM Çok güzel bir salondu fakat çok bakımsızdı. Öğrendiğimize göre de uzun yıllardır bu haldeymiş. Buna şahsen çok hayret ettim. Atatürk ismini taşıyan, akustiği, yeri bu kadar güzel olan bir salonun bu kadar bakımsız olması, yıllarca bir tek tuğla konmaması nasıl oluyor anlayamıyorum. O parti bu parti değil, hiçbiri yapmamış. Bu bir kültürdür. Bir ilçenin, bir şehrin, turneleri ağırlaması, sanatla buluşması için en azından bir tane düzgün Tiyatro Salonu olması gerekir. Sev, sevme, git gitme ama bu bir genel kültürdür. Onu bırak ‘Atatürk’ ismini taşıyor. 40 yıldır kayda değer bir yenileme ve bakım yapılmamasını yadırgadım açıkçası.
Çok teşekkür ederiz, bizi kırmayıp röportaj verdiğiniz için…
Yolunuz açık olsun, bir ilde değil de Ereğli gibi bir ilçede bir Kültür Sanat Dergisi çıkarmak için uğraşmak, böyle seviyeli ve detaylı bir çalışma yapmak Ereğlililer adına kıvanç verici bir şey. Ben Ereğlililerin sizin bu çabanızda yanınızda olmasını rica ediyorum. Herkes birer tane alıp, abone olup Kültür Sanat Dergisini yaşatsın…