Özge Kayhan Özen – Diyetisyen
İnsan olmanın en temel ihtiyaçlarından olan barınma, korunma, sağlıklı yaşama, eğitim görme gibi maddelerin en başında beslenme geliyor. Gelişen teknoloji, tıptaki gelişmeler, insan vücudunun her geçen gün karanlık noktalarının aydınlatılması ile gündeme gelen bir konu var. Beslenme -yemek yemek- temel ihtiyaç fakat 2019’da gerçekten bu temel ihtiyacı gidermek için mi gıdaları tüketiyoruz. Daha net bir soruyla: Gerçekten aç mısın? Araştırmalar gösteriyor ki insanların psikolojik durumlarıyla yemek yeme süreçleri hatta tercih ettiği besin türleri dahi değişkenlik gösteriyor. Henüz küçük yaşlarda görülen ödül=çikolata eşitliği sağlanıyor beynimizde. Okulda başarılı olduğunda çocuklara ödül olarak gofret veriliyor. Doğum günlerinde kutlama yaparken pasta kesiyoruz. Nişan pastamız, düğün pastamız var. Güzel bir yemeği sonunda yine kendimizi ödüllendirmek için tatlı ısmarlıyoruz. Gerçekten gerekli mi bu algıyı yaratmak? Markete gittiğimde görüyorum çocuklar abur cubur reyonuna gidip sağlıksız bir sürü yiyecek ellerinde annelerine koşuyorlar. Annee bunu alabilir miyim nooluurr! Peki gerçekte midemiz mi istiyor bunu hormonlarımız mı? Vücut hayatta kalmaya programlı bir organizmadır. Hani hiçbir şey yemeden hızlıca kilo verdiğimizde birden durur kilo vermemiz; kilom takıldı, buradan aşağıya düşemiyorum deriz. Bunun nedeni açlık sendromudur. Metabolizmaya ne kadar az yiyecek verirseniz (daha doğrusu alınması gerekenden daha az) vücudunuz ona yiyecek vermeyeceğinizi ve öleceğini düşünür. Bu yüzden depo etmeye başlar. Ve sonuç! Siz kilo veremezsiniz.
Neden birçok kişi bedensel olarak acıkmadığı halde yemek yeme veya sürekli bir şey atıştırma ihtiyacı hissetmekte veya zorunlu yemek yeme alışkanlığına sahip olmakta? Ya da yemeği tıpkı bir uyuşturucu gibi kullanmakta ve kendisini her kötü hissettiğinde yemeğe sarılmakta ve yemek yediğinde kendini iyi (!) hissetmekte?
Duygular beslenmemizi etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Normalin üzerinde yemek yeme sebebimiz %75 oranında duygusal duruma bağlıdır. Beynimiz bazı kimyasallarla sinirler arasındaki iletişimi sağlar. Ruh halimizi direk etkileyen kimyasallar ise hepimizin bir şekilde duyduğu serotonin, noradrenalin ve dopamindir. Duygularımız, hayatımızı yönetirken hep ön planda olmuştur aynı durum yemek seçimlerimize de yansımakta. Aç olduğumuzu en basit şekilde karnımız guruldamaya başladığında anlarız ancak duygusal açlık, fiziksel açlıktan oldukça farklı olmasına rağmen ikisini birbirinden ayırt etmek oldukça zor olabilmektedir.
Serotonin iştah ve uyku düzenlenmesinde rol oynar. Nam-ı diğer mutluluk hormonu. Çünkü stres ve gerilim hissini azalttığı bilinmektedir. Dopamin ve noradrenalin ise enerjik olmayı ve uyanıklığı sağlar. Yapılan bir araştırmada insan beyninin açken ve tokken gösterilen yiyeceklere tepkileri ölçüldü. Yemekten iki saat sonra çeşitli yemek fotoğrafları gösterildi ve ölçümlere başlandı. Beyindeki mantıklı düşünme ve karar verme becerilerinin olduğu kısımda daha fazla aktivite görüldü. Bireyler yüksek kalorili abur cuburları reddettiler ve duygularını kontrol etmekte daha başarılı oldular. Ancak uzun süre aç bırakılan grupta beyindeki duygularla daha derin alanlar etkili oluyor. Beyin komut vererek bireyi yemeğe yönlendiriyor ve birey gördüğü abur cuburu yemeye başlıyor. Uzun süreli açlık gibi yapılan şok ve düşük kalorili diyetler sonucu da besin bulamayan beyin hücreleri açlık adını verdiğimiz iç güdümüzü harekete geçiriyor. Duygusal yemek yeme en çok ‘’kalbimiz aç ‘’olduğunda ortaya çıkıyor. Kızgınlık, öfke, yalnızlık, kıskançlık, kaygı, sıkıntı duygusal yemek yemeyi tetikliyor. Duyguların yerini yemekle doldurmak kilo alma sürecini başlatıyor. Kilo aldıkça da yapılan yine yanlış şok diyet uygulamaları ve sonrasında tekrar kilo alımı vücutta yo-yo sendromuna sebep oluyor.
Diyeceğim o ki; önce karnımız mı yoksa duygularımız mı aç onu belirlemeliyiz. Biz diyetisyenler evet zayıflamakta yardımcı oluyoruz ama bizim asıl görevimiz doğru bilgi vermek ve sağlıklı beslenmeyi topluma öğretmektir. Toplumu eğitebilmemiz içinde önce çocuklarımızı eğitmemiz gerekiyor. Lütfen sırf çocuğunuz yemek yesin diye sağlıksız şeyler vermeyin, onları abur cubur reyonlarında gezdirmeyin, ödüllendirmek için çikolata hediye etmeyin, iyilik yapmıyorsunuz. Önce duygularını doyuralım çocuklarımızın sonra karnını!