Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1964 doğumluyum ben. Birçok yaşıtım gibi fabrikanın kuruluşu annemle babamın kader çizgisini birleştirmiş. Birbirlerine aşık olup evlenmişler ve ben dünyaya gelmişim. Rahmetli dedem hem denizci hem de ilk torun sahibi olduğu için doğumun İstanbul’da olması için çok ısrar etmiş. Nerede doğdun diye soranlara, “Ben İstanbul’da doğmuşum ama 15 gün sonra Ereğli’ye gelmişim, Ereğli’liyim aslında” derim hep. Ne fark eder orada büyüdüm, suyu havası ve nimetleriyle. TED’liyim ve lise son sınıfı Kdz. Ereğli Anadolu lisesinde okudum. İkisi de okulum. Sonrasında Ege Üniversitesi Biyokimya Bölümünde okudum ve bölümümle pek alakası olmayan bir meslek yaşantım oldu. Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı ardından bankacılık oldu hayatımda. İşimi hep sevdim. Çalıştığım insanlarda, bulunduğum ortamlarda ve yaptığım işte hep bir değer buldum. Çocukluğumun sevgi dolu ortamı, işbirliği kültürü ve içimize işlenmiş umut değeri beni hep besledi yaşam boyu. Emekliliğe hak kazandığım o yıllarda sezgilerim bana yaşamda değişiklik vaktinin geldiğini söylüyordu. Eş zamanlı olarak anneciğimin rahatsızlığı da hayatla ilgili derin sorgulamalar yapmama neden oldu. Emeklilik ile birkaç ay nefes aldım. Sonrasında, çalıştığım küçük ölçekli şirketler beni mutlu etmedi. Kurumsalın düzenine alışmıştım bir kere. Yaşamı nasıl geçirmek istediğimi düşünmeye başladım. Ne yapmak istediğimle ilgili sorular kafamda uçuşmaya başladı. Yaşamı tekrar oluştururken kendime sorduğum en güzel sorum “Bugüne kadar neyi severek yaptığım” oldu. Finansbank’ta çalıştığım yıllarda iç eğitmen olarak ek bir görevim daha vardı. Öğrenme, merak, seyahat, paylaşma, yenilik, ilişkiler vb. bana iyi hissettiren ne varsa yaşayabildiğim bir ortam. Bu keşiften sonra yoluma, deneyimlerimi paylaşma ve katkı sağlamak üzere eğitmen ve koç olarak devam etme kararı aldım. Söylemlerim eylemlerim oldu, eylemlerim değişimi yarattı. Yaşam oyununu seviyorum, sürprizleri seviyorum, yeniden planlar yapmayı, hayal kurmayı, cesaret ve endişe arasındaki gelgitlerimi izlemeyi, seçim gücünü hissetmeyi, yaratma cesaretini yaşamayı seviyorum. Benim gibi kendi yaşam oyununda yeni bir yol yaratmak isteyenle çalışmaya, onlara yol arkadaşlığı yapmaya bayılıyorum.
En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Bu soruda içimde hasret, hasretle birlikte zamanın ne çabuk akıp gittiği düşüncesini canlandırdı. Mezuniyetimizin 25. yılında geldim en son Ereğli’ye. Sanırım 2007 yılıydı. Okulumuzun Anadolu Lisesi olmasından sonra ilk mezunlarıyız biz. O gün gerçekten çok güzeldi. Sıralarımıza oturduk, tekrar çocuk oluverdik. Lojmanlar, oturduğum ev, Site Kulüp, Çayır, Eski Misafirhane, Küçük Kolej… Derdin tasanın olmadığı anlara geri dönüş. Sadece gülüyorsun, her şeye gülüyorsun. Daha büyük bir sevgi ve güvenle gülüyorsun hem de… Birbirinin değerini, dostluğun değerini daha çok hissederek… Değişimi gözlemledim elbet. Eskiden lojmanlar rengarenkti. Birinci kat balkonlarının altı, koca papatyalar ve ortancalarla doluydu. Bu arada en güzel balkon altı çiçekler sanırım anneannemindi. Belki de doğal olarak bana öyle geliyordu:) Gözlemlediğim Lojmanların grileştiği, bununla birlikte şehir kısmının rengarenk olduğuydu. Sahil ve Bozhane tarafına bayıldım. Simidin aynı güzel tadından mı bilinmez, eski zamanların havasını yakaladım ve kalbimde yaşadım. Şimdi ise bir arkadaşıma hadi Ereğli’ye gidelim diyesim var.
Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?
Ben Ereğli’nin en çok masumluğunu, dostluğunu ve değerlerini özlüyorum. Çocukluğumun özgürlüğünü özlüyorum. Birbirimize duyduğumuz saygıyı, birlik hissimizi özlüyorum.
Ereğli ile ilgili hatırladığınız ya da unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
İlk aklıma gelen kışın yağan kar ile anne, baba, çoluk çocuk ailede kim varsa, kızak, leğen, tepsi, merdiven elinde ne varsa, 104 evlerden ve 48 evlere kadar kardan kapanan yokuşta kaymamızdır. Annemle bu anımızı konuştuğumuzda annem “Kızım ben de çocuktum” der. Her ne kadar geçmiş zaman kullansa da anneme, arkadaşlarımın annesi teyzelerime bakıyorum, kendime, arkadaşlarıma bakıyorum, o neşe hala içimizde var. Hayata neşeyi katmak ve umut bana o zamanlardan mirastır. İyi ki “bir anınız” dediniz yoksa bu sorunun sonu gelmezdi.
Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey nedir?
Çocukluğum, plaj, gün batımında balkondan fabrikanın görüntüsü…
Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Çalışmadığım günlerde deniz yakınında, yeşil içinde olmayı seviyorum. Korulara, müzelere, eski İstanbul sokaklarına giderim. Hayal kurarım oralarda, öncesi yaşanmışlıklarla ilgili hikâyeler yazarım kafamda. Seyahat etmeyi seviyorum çok, değişik yerler ve tatlar denemeyi. Ayrıca boş zamanlarımda mesleğimi besleyecek her şey beni mutlu ediyor.
Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir?
Gelişim, değişim, dönüşümü izlemek. Kendimde ve müşterilerimin kendilerinde, kendi yollarında yarattıklarını kutlamak. Bu bilinçli yolculuğa bayılıyorum.