Ereğli’li olarak belki daha önce Tas Gölü’nün ismini duydunuz, belki internette bir blogda karşınıza çıktı, ya da bölgeden hiç haberiniz bile yok. Sıkı durun! Sizleri bu sayımızda çok yakında Türkiye’nin popüler kamp alanları arasına gireceğine inandığımız memleketimizin bu cennet köşesi ile tanıştıracağız. Çadırları hazırlayınJ
Bölgemize bu güzel kamp alanını kazandıran Korhan Açıkgöz kimdir, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ereğli’nin yerlisiyim. Çaylıoğlu köyünden Sütlüce’liyim aslen. Asıl işim perakende sektörü. 20 yıldır Uluslararası bir firmada Bölge Yöneticisi olarak çalışıyorum. İnsanların hep şu hayali vardır ya; bahçeli bir evim olsun, çoluk çocuğum rahat büyüsün. 3 çocuğum var ve benim yaşadığım çocukluğu onların yaşayamadığını görüyordum. O arada bahçeli bir ev mi alalım diye düşünürken dedik ki; ‘Böyle bir yer kiralayalım -53 dönüm arazi- en azından çocuklarımız burada büyüsün. Belki daha sonra da bize farklı bir iş alanı olur, kendi işimizi yapmamıza vesile olur.’
Tas Gölü Doğal Yaşam ve Kamp Alanının hikayesi böyle başladı. Sonra nasıl devam ettiniz?
Buranın mimarisinde usta çalıştırmadık, çok özendik. Buradaki bütün ahşap köprüleri, çardakları, masaları; babam, ben ve birkaç arkadaşım yaptık. Açıkçası bu alana ilk geldiğimizde burası bir batakhaneydi diyebilirim. Ereğlili ailelerin girebileceği bir yer değildi. İlk birkaç sene bunun mücadelesini verdik ve artık ailelerin huzurla güzel vakit geçirebileceği bir yer haline getirdik. İlk başta amacımız bir doğal yaşam alanı kurmaktı. İnsanların doğal besleneceği ve doğal ortamda hareket ettiği bir yer olarak planlamıştık ama günübirlik piknik olayı bizi çok yıprattı. İnsanların çevreye karşı bu kadar duyarsız olmalarının bizi üzdüğünü söylemeliyim. Aslında doğanın içinde stressiz bir yaşam planlarken ekstra bir stres sahibi olduk:)
Haftasonu gelen günübirlik misafirlerle kamp yapmaya gelen misafirler arasındaki fark anladığımız kadarıyla temizlik konusu…
Kampçı sigara içiyor mesela, trekking yaparken izmaritini pantolonunun cebine veya ayakkabı bağcıklarının arasına sıkıştırıyor. Hiçbirimiz izmariti cebimize koymayız mesela, kokar. Ama kampçıyı yerdeki sigara izmariti cebindekinden daha çok rahatsız ediyor. Günübirlik gelen misafirler malesef çevre temizliğine hiç dikkat etmiyor.
Peki insanları uyarıyor musunuz çöp atmamaları konusunda?
Ben uyarı levhaları koymak istemedim başından beri. İnsanlar buraya eğlenmeye gelmiş sürekli rahatsız edici şekilde yere çöp atmayın, alkol kullanmayın, sigara izmariti atmayın diye ikaz etmek, uyarmak istemedim aslına bakarsanız. Ama artık bu hafta reklamcıma sipariş vermek zorunda kaldım. Çünkü sürekli insanların arkasından çöp toplamaktan çok yorulduk. Bir de şöyle bir şey var. Refleks olmuş bu: Masalarına küllük koyuyorsunuz, külünü kül tablasına atıyor; izmaritini yere:)
Umarız insanlar çevreye saygı konusunda daha duyarlı davranır. Peki Kamp alanınızda ne gibi imkanlar var?
Kampçılar için Erkek, Bayan Tuvalet ve Duş imkanları var. Ortak kullanımda elektrik ve dolap var. Temiz içme suyu kaynakları var. Çadır hizmeti vermiyoruz ve vermeyi düşünmüyoruz çünkü kampçıların zaten çadırları oluyor. Gecelik kişi başı hizmet bedeli alıyoruz. Serpme doğal kahvaltı ve ızgara hizmeti de veriyoruz.
İnternetten takip ettiğimiz kadarıyla ülke genelinde kampçılar ve doğal yaşam severler için de popüler olmaya başlayan bir mekan haline geldiniz.
İlk olarak 29 Ekim 2017 tarihinde ‘Kutup Ayısı’ firmasıyla bir kamp projesi yaptık. Bu kamp kapsamında ülkede kampçılık anlamında 25 fenomen ismi ve seçtikleri takipçilerini bölgemizde ağırladık. Bu 75 kişilik organizasyonda gelen kitle kampçıydı ve buranın Türkiye’deki nadir temizlikteki kamp alanlarından biri olduğunu söylediler. Bu da bizi çok mutlu etti. Bu 75 kişilik grup buradan gittikten sonra etrafa bıraktığı tek bir çöp bulamadık. Dolayısıyla bu iş yapılacaksa bu gibi kampçılarla yapılmalı dedik ve şimdi de yavaş yavaş kamp alanına dönmeye çalışıyoruz. Ama buradaki çevreden gelen günübirlik müşterilerimizi küstürmeden; onlara doğayı koruma kurallarını nasıl edindirebiliriz, onun da yollarını bulmaya çalışıyoruz. Sonuçta bu doğal güzellik bölgenin güzelliği ve bölge insanının da bundan faydalanma imkanı olmalı. Doğayla ilgili bilinen en basit gerçek; tüm bunlar bize miras değil, emanet. Onu bir sonraki nesile teslim etmeden en iyi şekilde korumalıyız. Bir de biz burayı ticari kaygıyla yönetmiyoruz. Dikkatinizi çektiyse görünürde alışveriş yapabileceğiniz hiçbir şey yok işletmemizde. Benim de çocuklarım olduğu için güzel vakit geçirmeye bir yere gittiğimizde; ‘Baba, 5 lira ver cips alayım, 5 lira ver çikolata alayım’ sürekli karşılaştığım cümleler. 50 kuruş kazanacağım diye milletin çocuğuna niye sağlıksız ürünler satacağım dedim ve cips, dondurma gibi besinleri satmıyorum. Meşrubatımız var ama gazlı içecek almadık ilk başta. Ancak müşteri defansına da bir yere kadar dayandık, ‘Restoran hizmeti veriyorsan benim istediğim içeceği getirmek zorundasın’ dediler. Biz de mecburen gazlı içecek aldık ama dolabı göremezsiniz, çünkü içeride:) Hedefimin peşinde doğru adımlar atmak en büyük amacım.
Bölgenin ekoturizme kazandırılması konusunda da çalıştığınızı biliyoruz. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Kamp organizasyonları yapmaya başlayınca bir tek kendi tesisimizin ekoturizm müşterisini bu bölgeye çekmeye yeterli olmayacağını gördüm. Hemen bir turizm firması kurduk, Ticaret Odasına üye olduk. Bölgedeki değerlerin hepsinin kısa metraj filmini çektirdik. Bildiğiniz gibi Kdz.Ereğli’nin çok fazla değeri var. Burada bir ekoturizm rotası oluşturulması olanağı mevcut ve bölge halkı bundan faydalanabilir. Sonra Gümeli’de bulunan ülkemizdeki en yaşlı ağacının, Cehennemağzı mağarasının, Kandilli’deki varagelin kısa metraj filmlerini çektik. Şu anda bunlarla ilgili bir web sitesi kurmaya çalışıyoruz. Kurduğumuz turizm firması kapsamında rehberlik hizmeti veriyoruz. İnsanları koylara bırakıyoruz, orada da kamp kurmalarını sağlıyoruz. Aslında bölgemizde dışarıdan gelen insanlara sunulacak o kadar çok hizmet alanı var ki… Ancak tüm bu hizmeti profesyonel ekipmanı olan insanlara veriyoruz. Örneğin zıpkın dalgıçlığı talebiyle gelen bir müşteriye, zıpkın veya tüp vermiyorum, ben yalnızca yeri gösteriyorum. Veya kampçılar kendi çadırlarıyla geliyor.
Bu çabalarınıza bölge yöneticilerinden destek alabiliyor musunuz?
Yeni Valimiz Sn.Ahmet Çınar da sağolsun bu konularda çok duyarlı. Birkaç projemizden kendisine bahsettik. Ekoturizm 2023 Eylem Planında Zonguldak ili Birinci Bölge olarak tanımlandı… Müteşebbis olarak yapılan toplantılara biz de çağrıldık. Ama bölgede ekoturizmle uğraşan, ekoturizm faturası kesen tek firma biziz şu anda. O toplantılarda da şundan bahsettik; biz bu bölgeye tek başımıza hiçbir şey kazandıramayız. Bunun farkındayız. Buraya gelen kampçılarla sohbet ederken bir tanesi geçen hafta Norveç’te kamp yaptığını ve orada butik otel ve otellerden çok onlarca kamp alanlarının bulunduğunu belirtti. Denizini ve ormanını o kadar güzel kullanmışlar ki… Burası da aslında ormanın içinde bir açıklık, tamamen orman bölgesi. Neden bizde de Norveç’teki gibi kullanılmasın? Turizm denilince insanların aklına sadece deniz turizmi geliyor. Bölge ekoturizmini kalkındırmak için bir Turizm Eylem Planımızın olması gerekir ve biz şu şekilde başlangıç yaptık; Yalıboyu köyleri olarak, 7 muhtarın da imzasını mührünü alarak yol yapımı ile ilgili bir dilekçe yazdık. Bu konuyu Vali Bey de takip ediyor, kendisinin bu konuda çok duyarlı olduğunun farkındayız. Tabi bunların hepsi maliyetle alakalı konular.
Bahsettiğiniz yolun yapılması neden bu kadar önemli?
Burada bu yol yapılırsa Kandilli için bir nimet olur. Neden derseniz, Kandilli’de bir tarih yatıyor. Kömürün ilk bulunduğu havza bölge sınırları içerisinde. İngiliz ve Fransızlar bu bölgede yaşarken aileleri için lojmanlar, tesisler yapmışlar. Buraların tarihini doğru şekilde değerlendirip koruyarak pazarlayabilirsek burası bir turizm cenneti olabilir. Payton (varagel) şimdi sit alanı ilan edildi, oradaki elektrik aksamına kadar tarihi eser konumunda şu anda. Orada da çekim yapmıştık. Derenin boşaldığı Alacaağzı Koyu, Eski Alacaağzı Fransız Plajıdır. Yıkıntıları hala duruyor. Keza bahsettiğimiz gibi Cehennemağzı Mağarası çok büyük yabancı turist çekebilecek bir tarihi değerimiz. Gümeli’deki ‘Dünyanın en yaşlı Porsuk Ağacı’ çok büyük bir öneme sahip. Bloggerları gezdirirken ağaca dokunuyor ve şaşırıyor; ‘Yurtdışında böyle bir ağaca yaklaşamazsın bile’ diyorlar. Mesela anıt ağaçlardan bir tanesi Köseağzı’ndadır. İnsanlar içinde ateş yakmışlar! Sahip çıkmazsan sonuçları böyle oluyor maalesef ülkemizde. Vali Bey’in önderliğinde bölgenin bir tanıtım filmi yapılmasına başlandı. Biz bu konuyu gündeme getirip talip olmuştuk ama bunu bu işin duayenleri ile yapıyorlar. Bizce çok da doğru bir adım attılar. Ayrıca şu anda Kandilli’de bir Butik Otel yapılması ile ilgili (yap-işlet-devret modeli) çalışmalar yapılıyor. Gerekirse bir liman da hizmet verecek. Burası ile ilgili de Türkiye’nin en ünlü butik otelcileri ile görüşülüyor. Gönlümden bu işi ben yapabilirim diye geçerken mantıklı düşününce bu işi profesyonel şekilde yapan firmaların gelmesi, lokomotif olup bizleri terbiye etmesi çok iyi olacak diye düşünüyorum ve Vali Bey’e hak veriyorum. Gökgöl Mağarası restorasyonu bitti. Özel İdare bundan sonra Kandilli’ye gelecek ve bölge için çok güzel adımlar atılacak.
Ekoturizm konusunu okuyucularımız için biraz daha açar mısınız?
Ekoturizm oluşabilmesi için; bir tarih olmalı, yöresel olmalı ve doğal olmalı. Bunların bir araya gelmesi gerekiyor. Tarih denilince burası eski Zonguldak Ereğli yolu. Az ilerideki Aslan Çeşmesi o zamanlar mola yeriymiş. Bu yolu güzergah olarak kullanmak istiyoruz. Bu yol Zonguldak tarafında Ilıksu’dan başlıyor ve Balı’dan Ereğli’ye ulaşıyor. Bu yol eğer asfaltlanırsa bu güzergah üzerinde 7 tane köy ve beş tane koy var. Aslına bakarsanız ekoturizm müşterisi, bu bölgeden yıllardır geçiyormuş zaten. Ama Ereğli’ye Zonguldak’a uğramadan doğrudan Amasra ve Safranbolu’ya gidiyorlar. Yani biz başlangıç bölgesiyiz ama transit bir şekilde burayı geçip Amasra’da veya Safranbolu’da duruyorlar. Bizim de amacımız bahsettiğimiz ekoturizm yolunu oluşturup, insanların öncelikle bu güzellikleri görmelerini sağlamak. Sosyal medya, teknoloji yardımıyla ekoturizm yolu olarak Google’a da eklenebilir. Bu şekilde insanlar burayı tercih edebilir.
Farklı bölgelerden de gelen müşterileriniz var mı?
Evet, yavaş yavaş İstanbul, Adapazarı, Eskişehir, Ankara’dan kamp yapmaya gelenler oluyor. Sosyal medya üzerinde yaptığımız paylaşımlarımız veya kampçıların Youtube’ta yaptıkları paylaşımlar sayesinde daha çok insana ulaşabiliyoruz. Zamanla bunların devamı da gelecek. 10-11 Ağustos tarihlerinde ‘Güzel İnsanlar Kampı’ isimli bir yoga kampı yapılacak. Bloggerlarla samimi olduk, bu bizim için iyi birşey. Aslında zaman geçtikçe bireysel müşterilerle ekonomik olarak çok fazla yol kat edemeyeceğimizi anladım. Önemli olan bir sektör oluşturmak ve şimdi bunu yapmaya çalışıyoruz. Kurumsal firmalar artık insan kaynakları departmanlarında sportif faaliyet müdürlükleri kurdular. Bu birimler, çalışan motivasyonu için doğada kamp kuruyorlar; lansmanlarını, toplantılarını doğada gerçekleştiriyorlar. Özel okullar oryantasyonlarını yapıyorlar, doğa bilinci oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir kamp alanı bu konu üzerine yatırım yapmıyor. Şimdi biz bu popüler blog ve web sitesi sahipleriyle birlikte aynı zamanda burada atölye çalışmaları yapıyoruz. Örneğin geçen sene Kutup Ayısı’nın yaptığı etkinlikte Doğa Fotoğrafçıları, Kaya Tırmanışçıları vardı, bu kişiler çeşitli workshoplar yaptılar. Böylece benim kafamda bu alanla ilgili farklı şeyler oluşmaya başladı. Bu bloggerlarla etkinlik planlamaları yapıp elimiz dolu bir şekilde özel okulları, kurumsal firmaları gezeceğiz ve bu tarz hizmetler verdiğimizi anlatıp böyle bir hizmet alanı oluşturacağız. Ancak bu şekilde sektörleşebiliriz diye düşünüyorum. En çok istediğim şey de burada bir ekoturizm alanı oluşturmak istiyorsak; bu bölgenin inancına, ahlakına uygun şeyler olursa halk da rahatsız olmadan buna uyum sağlayabilir.
Sizce ekoturizmin bölgemize ne gibi katkıları olur?
İnsanlar ciddi anlamda bir şeyler üretmese de bölgede, köylü kış hazırlığını yapıyor. Konservelerini, reçelini hazırlıyor. Bir miktar daha fazla yaparak kapısının önünde satma şansı olacak. Ege’de Akdeniz’de köylerden geçerken yolda durup köylünün doğal ürünlerini alıyoruz. Köylü sadece evinin önüne tezgahı açıyor, orada bile durmuyor, arabayla geçerken turist durup kornaya basıyor, ev sahibi çıkınca alacağını alıyor. Bölgemizde de böyle bir iş alanı köylülere sunulursa, köylü için de bir gelir kaynağı olur.
Tas Gölü’nün ismi nereden geliyor?
Genelde ‘Şelale’ diye bilinirmiş.. Ama buralılar; Gökçeler Neyren Köyü, buraya ‘Tas Gölü’ der. Şelale denilince beklentiyi yüksek tutuyorsun, insanlar gelince ‘Burası mı şelaleymiş?’ diyor. O yüzden ‘Şelale’ ismini kullanmak istemedim. Bizim ileride trekking parkurlarımız var. Eskiden orada göl varmış, tamamen çakıl dolmuş. Asıl ‘Tas Gölü’ orasıymış.
Trekking parkurlarından da bahsedebilir misiniz?
Farklı trekking parkurlarımız mevcut. Bu gölün daha büyükleri, farklı farklı şelaleler gibi birçok doğal güzellik var parkurlarda. Kaya tırmanışçı arkadaşlar gelince, burada tırmanışa uygun bir kaç farklı yere daha işaretlemeler yapacaklar. Dolayısıyla dünyanın bütün kaya tırmanışçıları ve trekkingcilerinin dikkatini çekecek şekilde burada bu parkurların olduğu işaretlenmiş olacak. Bizim yurtdışından da insanları buraya getirmemiz lazım.
Kdz.Ereğli-Tas Gölü arası çok uzun bir yol değil ama gördüğümüz kadarıyla çok bakımsız.
Aslında Kaymakamımız Nazım Bey bölgeye ilk geldiğinde, benden ne istiyorsunuz diye sorduğunda yol istediğimizi belirttik ve 20 gün içerisinde buralardaki bütün köy yolları ile birlikte burayı da yaptırttı. En azından bakımları yapıldı. Ancak bir kış sezonunda Borcam Tırları bu yolu komple bozdu. Bir tek onlarla sorunumuz var. Çevreye de çok duyarsızlar. Kuvartzı eledikleri asitli suyu buradan denize boşaltıyorlar. Buranın doğasına, çevresine inanılmaz zararları var. Denize giren çocukların vücutlarında benek benek kabarcıklar oluşmaya başladı. Çevre Müdürlüğü de şirkete büyük miktarda ceza da kesmiş ama bu onları durdurmuyor. Cezaları ödeyip devam ediyorlar. Onlar HEMA’nın kiracısıydı. Şimdi Erdemir aldı. İnşallah Erdemir onları buradan çıkartır diye umut ediyoruz.
Sohbeti sonlandırmadan önce bir de ‘Kestane’ ile ilgili projeniz olduğunu duyduk. Bu projenizden de kısaca bahsedebilir misiniz?
Dünyanın en kaliteli kestanesi bölgemizde yetiÅŸiyor. Besin deÄŸeri çok yüksek ve muhteviyatında gluten yok. Glutensiz ürünler aslında sadece çölyak hastaları için olan ürünler deÄŸil aynı zamanda insan saÄŸlığına daha faydalı olduÄŸunu öğrendik. Dünyada trend bunun üzerine yoÄŸunlaÅŸmaya baÅŸladı. Kestane unundaki lezzet diÄŸer unlardan daha iyi. Bütün kestane ormanları devletindir. Yasal olarak devlet diyor ki; ormanın kestanesini ormanın köylüsü toplar. Zonguldak’a Adapazarı’ndan baÅŸka illerden insanlar gelip buranın fındığını cevizini toplayıp gidiyor. Bu bölgede kestane üzerine bir sektör oluÅŸmamış. Neden? Tembeliz. Aynı zaman – da doÄŸal bir ürün olduÄŸu için kısa sürede kurtlanıyor. Orman Ä°ÅŸletmesine kestane için bir talepte bulundum ve inÅŸallah bu giriÅŸimi sonuçlandırabilirsek köylüyle iç içe geçerek yasal toplayıcı olarak perakende sektörüne vereceÄŸiz. ÖlçülendireceÄŸiz, satabilecek pazar arayışına girip ununu satacağız. Köylü toplayacak biz onların teminatını yatıra – cağız. Piyasa ederinden elindeki kestaneyi satın alacağız. Ama kaçak bir ÅŸekilde bölge dışından gelip kestane toplanmasına izin verilmeyecek. Bu iÅŸten gelir elde edebilirsek de bunun belirli bir kısmını kestanenin tanıtımına harcayacağız. Raf ömrünü uzatabilmek için de farklı patentleri alıp perakende sektöründe rafa çıkartmak da planlarımız arasında.
Bu keyifli sohbet ve bölgede turizm,çevre adına yaptığınız çalışmalar için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bizim amacımız bölge insanının dışında turizm yapmak. Yurtiçi ve yurtdışında bölgemizin kampçılık alanında duyurulmasını sağlamak. Bir başımıza bunu yapamayız ama sektörleşme, tesisleşme olması lazım ve insanlara alternatif sunmamız gerekiyor.