Sevgili okurlar; 67300’ün bu sayısında, çok yakından tanıdığım ve sizlerin de tanımasını canı gönülden istediğim, türkülere gönül vermiş değerli insan ”ALAADDİN GELEN” in hatırasını yaşatmak istiyorum. Bazı insanların hayatınızda hiç unutamayacağınız, güzel anıları vardır. Sn. Alaaddin Gelen de benim için o insanlardan biridir. Bu sebeple, yaşamı boyunca verdiği mücadeleyi, anılarını, dostlarını, müzisyen arkadaşlarını ve şahsım ile olan diyaloglarını sizlerle paylaşmak istedim.
Giyim Kuşamı ile Örnek İnsan
Sn. Alaaddin Gelen; siyah takım elbisesi, kolalı kar beyazı gömleği, yakasından çıkartmadığı kravatı, boyalı saçları, sinek kaydı tıraşı ile müzik camiasında örnek bir insandır. 1999’da, Alaplı Halk Eğitim Merkezi’nde çalıştığım dönemde, İstanbul TRT radyosu Tar sanatçısı arkadaşım Mirza Başaran ile yaptığım bir telefon görüşmesinde, ‘Kdz Ereğli’den Alaaddin Gelen’i tanıyor musun?’ demişti. İsmini duymuştum fakat tanışıklığım yoktu. Yıllar sonra, 2003 yılında Ereğli çarşı merkezindeki Bozkuş pasajında bir araya geldik. Halk müziği ile ilgili bir çok ortak arkadaşımız olduğunu fark ettik. Kendisi, bürosunda her daim elinde bağlama ile bilfiil müzikle uğraşırdı. Elinden bırakmadığı bağlaması, kalemi ve nota kâğıtlarıyla her an bir şeyler karalar, türkü formunda besteler yazardı. Yazdığı eserleri, notaları okutur ve dinletirdi. Bürosunda her zaman müzisyen dostları olurdu. O yıllarda Turkuaz Halk Müziği çocuk topluluğum vardı. Konser çalışmalarımda türkü repertuvarımı Alaaddin Gelen ile beraber seçerdim. Turkuaz çocuk korosunun yerini zamanla büyükler aldı ve kendisiyle geniş çaplı konserler vermeye başladık. (2004- 2007)
Alaaddin Gelen Kdz.Ereğli’ye Sevdalı bir Halk Ozanıdır ki Adı ve Eserleri Asla Unutulmaz
Alaaddin Gelen, Ereğli Demir Çelik Fabrikalarından emekli bir babanın oğludur. Ailesi aslen Muş’ludur. Çocukluğu ve gençliği Ereğli’de geçmiştir. Ekmeğini yiyip, suyunu içtiği bu güzel kente olan sevgisini her fırsatta anlatmıştır. Ereğli ve Alaplı halkı, Alaaddin Gelen’i milli marş misali “KAPTAŞ” yani “A BENİM SÖM SÖM YAVRUM” türküsü ve albümü ile tanımıştı. TRT Repertuarına ‘Söm söm yavrum’ türküsünün notalarını yazdıran da kendisidir. Muş’lu bir ailenin çocuğu olmasına rağmen Ereğli ve Alaplı halkının düğün dernek, her ortamda dinleyip eğlendiği bir türküyü okumak gibi bir misyonu taşıyor. Ayrıca Üçköy Sallama, Gitme Dedim Ocaklara, vb. bir dizi türküye de yorumu ile hayat vermiştir.
Nüktedan, Esprili ve İrticalen Söylediği Hitabeti ile Sohbeti Dinlenir Bir İnsan
Nüktedanlığı ve espri yeteneği ile renkli bir kişilik olan Alaaddin Gelen, konuşmalarında ince esprili nüktedan ve irticalen konuşma becerisi olan (halk ozanları ve şairleri toplulukta şiirsel hazır cevap konuşmalar yaparlar) bir üstadımızdır. Kafiyeli konuşmasının halk şiirine olan ilgisinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Yöresel şive ile konuşan dostlarına çok takılırdı. En çok da Yaşar Bakır ve Nevzat İzci ile bir arada olduğunda insanları gülmekten kırar geçerdi. Bir programda okumak için, bir Erzurum türküsü çalışmıştım fakat türkünün makamı (ayağı) diğerlerinden farklı olduğundan bir türlü uygun sıralamaya koyamamıştım. Pasajda Alaaddin’in yanına gittim ve “Gara camışları vurdum bayıra” adlı türküyü bağlama ile çaldım, okudum ve sordum:
– “Hocam, bu gara camışları nereye koysam bir türlü konser türkü sıralamasına uymuyor, ne yapacağız”?
Kendisi de zaten hazırda bekliyor böyle durumları, hiç kaçırır mı?
-“ Cihangir, sen o camışları al götür, ahıra bir güzel bağla “ demişti.
Eğitmenliği ve Müzisyenlerle İletişimi
Müzikle profesyonel anlamda uğraş veren birinin; solfej, nazariyat, form, dikte gibi teknik konularda sanatına vakıf olması gerekir. Sn.Alaaddin Gelen de akademik eğitimi olmamasına rağmen kendisini yetiştirmiş ve hayat boyu öğrenme felsefesi ile topluma faydalı olmuş bir şahsiyettir. Kimilerine ritim, kimilerine bağlama, kimilerine de sahne adabı ve hitap etmeyi öğretmiştir. Müzikle ilgili olan gençlerin çoğu, Alaaddin abilerinden teknik, tavır ve usûl öğrenmişlerdir. Hatta okur yazar olmayanlara türkü sözlerini ezberletmekten bıktığı için, okuma yazmayı öğrettiği arkadaşları da olmuştur.
Kara Elmas Diyarı İnsanı Madenci Ercep Ağa’ya Atfen Yazılmış Bir Türkü: EYCEN GELDİ Mİ?
Emeğin ve madencinin şehrinde yaşayan tüm Zonguldak halkı, madenciyi, mükellefiyeti, grizu facialarını ve her gün ölüme giden insanların acılarla dolu yaşamına birebir tanıktırlar. Bir gün Yaşar Bakır ile birlikte Alaaddin Hoca’nın bürosuna çıktık. Yan yana bir koltukta oturuyoruz. Alaaddin’e selam veriyoruz gıkı çıkmıyor, konuşuyoruz yüzümüze bakmıyor… Kendini öyle bir kaptırmış ki bizim varlığımızdan bile habersiz, kendi halinde çalışıyor. Soru soruyoruz cevap yok, ‘Çay var, simit var, yiyin, için’ diyerek bizi geçiştiriyor. Sonunda anladık ki; madenci Ercep Ağa’nın çilekeş yaşamını bir yandan da yazdığı şiirin ezgilerini notaya alıyormuş. Sonunda Alaaddin Gelen derin bir nefes çekip, ‘Ohhh, bitti’ dedi… Eline bağlamasını aldı ve türküsünü içtenlikle okudu. İşte o Türkü:
EYCEN GELDİMİ ERCEP AĞA KANDİLLİ’DEN EMEKLİ MADENCİDİR HEM DE ASLAN YÜREKLİ SORAR BANA EYCEN HURİ, MELEK Mİ) Eycen geldimi oğlum? – suyun koydu mu oğlum? İki simit biraz keş, garnıy doydu mu oğlum? ERCEP AĞA EYCEMİ ÇOK SEVİYO BULAMAZSA GELİP BANA SORUYO ALLAH’INDAN HEP EYCEMİ SORUYO Eycen geldimi oğlum? – suyun koydu mu oğlum? İki simit biraz keş, garnıy doydu mu oğlum? AĞA YETMİŞ EYCEN ALTMIŞ YAŞINDA PARASI YOK GIZLAR ONUN PEŞİNDE HİÇ HABER YOK SORAR DURUR BAŞIMDA Eycen geldimi oğlum – suyun goydu mu oğlum? İki simid biraz keş , garnıy doydu mu oğlum?
SÖZ-MÜZİK: ALAADDİN GELEN 2006
Rahatsız Olduğu Dönem ve Vefatı
Alaaddin Gelen, bana yıllar önce geçirdiği rahatsızlığından bahsetmiş ve aynı rahatsızlığı tekrar yaşadığını dile getirmişti. Tedavi olmak için ilaç kullandığını ve iyi olacağını ifade ediyordu. Fakat iki ay gibi kısa sürede, bu amansız hastalığa yenik düştü ve 13 Nisan 2007 tarihinde o’nu kaybettik. Bütün dostları ve Kdz. Ereğli’de yaşayan, onu tanıyan tüm insanlar vefatına çok üzüldük. Genç yaşta hayata gözlerini kapayan Alaaddin, tüm müzisyen camiasını üzüntüye boğdu. Hayatım boyunca örnek aldığım hocalarım, şair dostlarım oldu. Bir insanı kaybetmek, hepimizi derinden sarsar. Vefat ettiğinde ölümü ona hiç yakıştıramadığım için üzüntüden cenazesine katılamamıştım. Hafızamda hep eski esprili haliyle kalmasını istedim. Fakat Alaaddin Gelen’i kaybetmenin üzüntüsünü ve onun hatırasını, ağlayarak yazdığım bir şiir ve bestesi ile yâd ettim.
PERÇEMLERİN DÖKÜLÜR,
YÜZÜN KEDER YÜKÜDÜR
SANA ALEM ÜZÜLÜR,
YİTİK ÖMRÜN HATIRAN
Sazın çalar dost ağlar…
ESERLERİN NÜKTEDAN,
ELBET ALIRLAR KELAM
DOST BİLDİĞİN RİYAKÂR,
ANLAMAZLAR VESSELÂM
Mızrabında tel ağlar…
DÜĞÜN DERNEK COŞARSIN,
TÜRKÜLERİN DOSTUSUN
BİLMEZLER Kİ YASTASIN,
ANADOLU OĞLUSUN
Sazın kırık yar ağlar…
ÇALIŞMADAN YOK AZIK,
SÖYLENİRSİN HEP BOZUK
BİTTİ ÖMRÜN NE YAZIK,
DOST BİLDİĞİN TEK TANIK
Sır içinde sır saklar…
Biz Ereğli’lüyüz
Kendi yüreğinden gelen sesi hep dinleyen ve gönlünü türkülere adayan Sn.Gelen, Kdz. Ereğli’sinin geleneksel yaşamını, kültürünü, şive ve ağız yapısını, zamanın ve mekânın derinliğinde harmanlamayı başardı. Ve bu üretken davranışı ile değerli müzik adamlarından biri olarak tanındı. Hakk’a yürümeden önce, Alaaddin Gelen’in sanatsal anlamda ürettiği son eseri ve son sözü; yine Kdz.Ereğli’ye olan sevgisini dile getirdiği “BİZ EREĞLİLÜYÜZ” Türküsü oldu. Türkü formunda bestelediği ezgi, yıllar geçse de Ereğli konulu dinletilerde hep okunacaktır.
BİZ EREĞLİ’LÜYÜZ ELPEKTEN YELEĞİMİZ,
ÇELİKTEN YÜREĞİMİZ SEVGİ BARIŞ DOSTLUKTUR,
BİZİM TEK DİLEĞİMİZ KALA TEPE ÇEŞ TEPE,
MEYDANBAŞI GÖZTEPE ELLİ ELLİ DAHA YÜZ,
BİZ EREĞLİLÜYÜZ DENİZİN MAVİSİNİ,
GÜNEŞİN SARISINI BOZHANE’DE YAPALIM,
AKŞAMIN SEFASINI İSTANBUL’DA TOPHANE,
EREĞLİ’DE BOZHANE ELLİ ELLİ DAHA YÜZ,
BİZ EREĞLİLÜYÜZ
Sn. ALAADDİN GELEN’i minnetle anıyor, hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.
Not: Bu yazıda yer alan olay, yer, şahıs ve bilgiler bizzat yaşanmışlık öyküsüdür. Alaaddin Gelen’i seven, sayan tüm dostlarının kendisine bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum. “ Kültür ve sanat insan olabilmenin vazgeçilmez yoludur.” Türküler dolusu bir yaşam dileklerimle…
Cihangir BİLGİN 09.04.2018