Öğretmen Yetiştirme ve Öğretmen Eğitimi
Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Matematik ve Fen bilimleri Eğitimi Bölümü öncülüğünde Erdemir Kültür Merkezinde birbirinden değerli akademisyenlerin katılımı ile “Öğretmen Yetiştirme ve Öğretmen Eğitimi” başlıklı bir panel düzenlenmiştir. Panelin amacı her ne kadar öğretmen yetiştirme ve öğretmen eğitimi olsa da, panele katılan öğretim üyeleri farklı açıları ile öğretmenlik mesleğinin dününü, bugününü ve geleceğini dinleyiciler ile paylaşarak daha etkili bir eğitim sistemi için önerilerde bulundular. Bu noktada panele katılan Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Karamustafaoğlu, Osmanlı döneminde öğretmen olmak için gerekli olan süreçleri izleyiciler ile paylaşarak başladığı konuşmasında geçmişten günümüze öğretmen olmak için alınan eğitim ve atanma süreçlerini eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirmiştir. Dr. Karamustafaoğlu’na göre, nitelikli öğretmen ihtiyacının tarih boyunca söz konusu olduğu ülkemizde öğretmen yetiştirme kurumlarının yanı sıra kısa süreli öğretmen eğitimi programlarından mezun olan veya öğretmenlik sertifikası alan öğretmenlerin de sisteme katılmaları ile öğretmen sayısı belirli bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak, son 50 yılda, çeşitli yöntemler ile öğretmenlik hakkı elde eden öğretmenlerin öğretmenlik beceri ve bilgilerinden yoksun olarak bu mesleğe başlamalarının özellikle eğitimin kalitesine ciddi olumsuz etkilerinin olduğunu da ifade eden Dr. Karamustafaoğlu, bu alternatif atama süreçlerinin “Gece Öğretimi”, “Mektupla Eğitim”, ve “Hızlandırılmış Eğitim” olarak adlandırıldığını dile getirdi. Bu uygulamanın son örneklerinin ise 1990’lı yıllarda değişik zamanlarda 100 bine yakın üniversite mezununun alanlarına bakılmaksızın sınıf öğretmeni olarak atanması şeklinde gerçekleştiğini söyleyen Dr. Karamustafaoğlu, günümüzde hala öğretmen yetiştiren kurumlar dışında pedagojik formasyon programlarında verilen öğretmenlik sertifikası ile öğretmen olarak atanmanın mümkün olduğunu belirtmiştir.
Sadece bir meslek dalı var ki; layıkıyla uygulanmazsa ülkenin tüm geleceğini kökünden etkiler. Öğretmenlik… İlçemizde bulunan Ereğli Eğitim Fakültesindeki birbirinden değerli hocalar bu mesleği icra edecek olan öğrencileri eğitmek adına ellerinden geleni yapmaya tam zamanlı eğitimlerin yanında düzenledikleri paneller, söyleşilerle devam ediyorlar. Bu sayımızda da geçtiğimiz aylarda öğretmen adaylarına yönelik gerçekleştirilen ‘Öğretmen Yetiştirme ve Öğretmen Eğitimi’ başlıklı paneli, aynı zamanda etkinliğin moderatörlüğünü de üstlenen Doç. Dr. Yavuz Saka tarafından kaleme alınmış şekliyle okuyacağız.
Dr. Karamustafaoğlu konuşmasında öğretmenlik eğitimi almamış bireylerin öğretmen olarak atanması durumunun ülkemizin eğitim sisteminin yarattığı hayal kırıklıklarının en önemli nedenlerinden bir tanesi olduğunu söyleyerek, niteliksiz öğretmenlerin en çok zararı da öğretmenlik mesleğine dair toplumsal algıyı olumsuz yönde etkileyerek verdiğini vurgulamıştır. Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında diğer profesyonel alanlar ile kıyaslandığında toplum gözünde öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenlerin oldukça saygın bir yere sahip olduğunu örnekler ile açıklayan Dr. Karamustafaoğlu, niteliksiz öğretmen sayısının artması ile günümüzde öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenlerin oldukça değersiz olarak algılandığını dile getirmiştir. “Toplumumuzda ve Öğretmen Adayları Arasında Öğretmenlik Mesleğine Verilen Değer Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmasından elde ettiği bulguları dinleyiciler ile paylaşan Dr. Karamustafaoğlu, öğretmenlik mesleğine dair toplumun sahip olduğu olumsuz bakış açısının ülkenin geleceği açısından kaygı verici bir durum olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Gelecek adına tavsiyelerde de bulunan Dr. Karamustafaoğlu, özellikle meslekteki öğretmenlerin sorunlarının ivedilikle çözümlenmesi ve belki de en önemlisi, öğretmenlerin meslek onurlarına sahip çıkarak öğretmenlik mesleğinin gereklerini azimle yerine getirmeye gayret göstermelerini önermiştir. Yine bu noktada öğretmen atamalarında geçmişte yapılan yanlışların tekrar edilmemesi gerektiğini ifade eden Dr. Karamustafaoğlu, öğretmenlik bilgi ve becerisinden yoksun, alan dışı atmalara son verilmesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Var olan öğretmen açığının atama bekleyen öğretmenler tarafından kapatılmasının önemini vurgulayan Dr. Karamustafaoğlu son olarak da öğretmenlik mesleğinin geçmiş yıllarda olduğu gibi ve hak ettiği saygınlığa ulaşması adına yapılabilecek en önemli şeyin ise öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının mesleklerinin gereklerine uygun olarak kendilerini geliştirmeleri olduğunu ifade etmiştir.
Kastamonu Üniversitesi, Kastamonu Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Yolcu ise panelde öğretmenlik mesleğinin profesyonel bir alan olarak analizini yaparak, eğitim sistemimizin mevcut durumunun öğretmenlik mesleğini profesyonel bir meslek alanından ziyade teknik bir iş haline getirdiğini ifade etmiştir. Dr. Yolcu’ya göre, öğretmenlik mesleği profesyonel bir alan olarak öğretmenlerin pedagojik yeterliklerinin ön planda olduğu, eğitim ve öğretim süreçlerinin her aşamasından bu yeterliklerinin kullanılmasının zorunlu olduğu bir alandır. Ancak eğitim sistemimizin mevcut durumda bu pedagojik becerilerin kullanılmasına fırsat vermeyecek şekilde öğretmeni teknik bir personel olarak gören uygulamalara önem veren bir hale geldiğini ifade eden Dr. Yolcu, bu durumun eğitimin kalitesine olumsuz yönde etki ettiğini belirtti.
Mevcut eğitim-öğretim faaliyetlerinin test odaklı olması, öğretmenlik mesleğinin doğal parçası olan birçok pedagojik uygulamanın önemini yitirmesine yol açtığını söyleyen Dr. Yolcu, öğretmenlerin teknik eleman gibi çalıştıklarını ve bu yönü ile yapılan işin değerinin de azaldığını ifade etti. Örneğin, eğitim öğretim faaliyetlerinin önemli bir parçası olan planların artık değersizleştiği ve öğretmenlerin planlar yerine test ve elektronik hazır materyalleri tercih etmek zorunda kaldıklarını görmekteyiz. Dr. Yolcu’ya göre bu durum eğitim üzerinde rekabetçi anlayışın egemen olmasını sağlayan ve 80’li yılların başından itibaren etkisini gösteren küresel bir bakış açısının ürünü olarak değerlendirilmelidir. Bu anlayışa göre, öğretmenlerin rolü herhangi bir işgücü alanından farksız olarak, başkaları tarafından belirlenen başarı ölçütleri için öğrencileri hazırlamak şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bilginin test edilebilir bir meta haline dönüştürülmüş olması, öğretmenlerin sorumluluk alanlarını test çoğaltıp uygulamaya kadar indirgemiş ve onları başarıları öğrencilerinin test sonuçları ile sınanabilen bir teknik çalışana dönüşmüştür. Bu durum sadece pedagojik açıdan öğretmenlik mesleğini niteliksizleştirme ile sınırlı kalmayıp, Dr. Yolcu’ya göre, öğretmenlik mesleğine bakış açısını da olumsuz yönde etkilemektedir. Dr. Yolcu, teknik bir eleman olarak görülen öğretmenlerin özlük haklarından, çalışma şartlarına, atanma süreçlerinden yaptıkları işin içeriğine kadar birçok alanda problemlerin olduğunu ifade ederek, özellikle sınıf içi uygulamalarında öğretmenlerden beklenenin derinlik içermeyen yüzeysel işler olarak sınırlandırılması, bu teknik işi herkesin yapabileceği gibi bir algıya da yol açtığını belirtmiştir. Günümüzde teknik bir iş alanı olan öğretmenlik mesleğinin çalışanlarının ücretli, sözleşmeli, alan dışı veya atanması gerçekleşmeyen işsiz öğretmenler gibi farklı kategorilere ayrılarak saygınlığının azaltıldığını da dile getiren Dr. Yolcu, özellikle eğitim teknolojilerinin gereğinden fazla önemsenmesinin de öğretmenliğin değersizleştirilmiş profesyonel bir meslek grubu haline gelmesine katkı sağlamıştır. Dr. Yolcu, konuşmasının son bölümünde teknikleştirilerek saygınlığı azaltılmış bir meslek alanı olan öğretmenliğin yaşadığı bu olumsuz durumun sadece öğretmenlerin değil toplumun tamamının problemi olduğunu ifade ederek, özellikle eğitim politikaları düzenlenirken öğretmenlik mesleğinin pedagojik boyutlarının dikkate alınması ve öğretmenin toplumsal rolünün ön plana çıkarılmasının gerekli olduğunu ifade etmiştir.
Öğretmenlik mesleğinin duyuşsal boyutlarını ele alan Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Yıldız ise konuşması ile öğretmenlik mesleğinin duygusal yönünü kendi öğretmenlik yıllarındaki tecrübeleri ile aktarmıştır. Dr. Yıldız’a göre, öğretmenlik pedagojik yönü ihmal edilmeyecek kadar profesyonel bir meslek alanıdır ve öğretmenlik insana hiçbir meslekte olmayacağı kadar zengin bir öğrenme fırsatı sunar. Dr. Yıldız öğretmenlik mesleğinin kokusunun olduğunu tadının olduğunu ifade ederek öğretmenlik yapmadan bilmeniz mümkün olmadığını dile getirmiştir. Soğuk bir günde öğrencinizin getirdiği sımsıcak bir köy ekmeğidir, taze kaynatılmış ve yürekten gelen bir miktar sütün tadıdır öğretmenliğin tadı. Öğretmenlik öğretmeni ile geziye çıkmak için hazırlık yapan öğrencinin saçlarına sürdüğü kolonya gibi mis gibi kokar ve Dr. Yıldız’ın ifadesi ile öğretmenlik duyulmayanları duyabilme görülmeyenleri görebilme kısacası hisler ve duygular mesleğidir. Dr. Yıldız, öğrencilerin farklı şekillerde öğretmenlere ihtiyaç duyduklarını ifade ederek, çoğu zaman öğrencilerin sessizce öğretmenlerine seslendiklerini ifade ederek, öğretmenlerin bu sesleri duyabildikleri ölçüde bu mesleği sevebileceklerini dile getirdi. Kimi zaman evlerinde bulamadıkları sevgi ve şefkat için, kimi zaman sevinçlerini paylaşmak için, kimi zaman da sadece fark edilmek için sessizce öğretmenlerine seslendiklerini söyleyen Dr. Yıldız, öğretmenlik mesleğinin profesyonel olduğu kadar duygusal yönünün de önemine vurgu yaptı. Son olarak, Dr. Yıldız, paneli dinlemek için gelen öğretmen adaylarına öğrencilerini dinlemelerini, onların kalplerini hissetmelerini tavsiye ederek konuşmasını tamamladı. Panel sonunda dinleyicilerin öğretmenlik mesleği ile ilgili panelistlere yönelttikleri sorular alınarak dinleyicilerin de katkıları alınarak panel tamamlandı. Panele katılan değerli öğretim üyelerinin uzmanlık alanlarındaki konuşmaları, geçmişten günümüze öğretmenlik mesleğinin farklı boyutları ile ele alınmasına katkılar sağlamıştır. Özellikle öğretmenlik mesleğinin toplum gözündeki değerinin artırılması, öğretmenlik mesleğinin var olan problemlerinin giderilmesi ve daha etkin bir öğretmen olabilmek adına yapılması gerekenlerin konuşulduğu bu panel başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere, üzerimizde emeği olan tüm öğretmenlerimize ve özellikle de şehit öğretmenlerimize atfedilerek tamamlanmıştır.