Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1979 Ereğli doğumluyum. Nimet İlkokulundan mezun olup Kdz. Ereğli Anadolu Lisesini kazandım. 2001’de Dokuz Eylül Üniversitesi Maliye Bölümünü bitirdikten sonra bir senemi İstanbul’da, Penguen dergisine girmek için kastırarak geçirdim. Üçüncü sayfaya kadar çıkmıştım ki, askere çağırdılar, askerliğimi Ankara’da bitirdikten ve evlendikten sonra da bir daha Ankara’dan ayrılmadım. 2004’ten beri de Ankara’da çizim, animasyon, karikatür, çizgi roman üzerine birçok firmada çalıştım.
En son ne zaman Ereğli’ye geldiniz? Bu süreçte Ereğli’de nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
En son bir cenaze için Ereğli’ye geldim. Ereğli zaten sürekli değişiyordu, ben oradayken bile, sahil yolu yapıldı, tersaneler şehrin girişine alındı vs… Ama son gelişimde hakikaten korktum, Ereğli’nin trafiği, Ankara’yı aratmaz hale gelmiş. Tabii ki bu doğal, anlaşılabilecek bir şey: nüfus artmış, bütün tepelere beton binalar dolmuş, herkes araba almış. Ben Ereğli’de yaşarken ortalık daha ferahtı.
Ereğli’nin en çok neyini özlüyorsunuz?
Ne yalan söyleyeyim, ilk zamanlar İzmir’e okumaya gidince Ereğli’yi çok da fazla özlemedim. Aradan zaman geçtikçe içten içe bir memleket hasreti baş gösterdi. Ne zaman ki Ereğli’ye yeniden gittim, anladım ki özlediğim şey Ereğli değil, küçük şehrin samimi arkadaşlığıymış. Yaşım gereği, cep telefonunun olmadığı son nesile denk geldiğim için, bizim zamanımızda arkadaşlığın durumu şimdikinden farklıydı. Arkadan gıybet çevirecek bir whatsapp, like edecek bir facebook, her yediğimizi paylaşacak bir instagramımız yoktu. Ne yaparsak hep beraber yapıyorduk ve hayat güzeldi. Ha, hoşlandığınız kızla telefonda konuşmak için önce babasıyla konuşmak gibi bir sıkıntı da vardı ama olur o kadar.
Ereğli ile ilgili hatırladığınız ya da unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Bir gün, arkadaşlarla yiyecek ıvır zıvır bir şeyler alıp Göztepe’ye çıktık. Bilen bilir, orada bir lahit vardır. Onun üzerine oturduk, yiyeceklerimizi de yaydık, yiyoruz. Solumuzdan, elinde bir güğümle köylü bir dayı geldi. Yanımızda durdu, “Gençler” dedi, “Oraya oturmuşsunuz ama, orada kim yatıyor biliyor musunuz?” dedi. “Bilmiyoruz dayı, kimmiş?” dedik. “Orada Ereğli’ye İslamiyeti ilk getiren adam yatıyor” dedi, biz lahitten indik, dayı da sağımızdan, çalılıkların arkasına yürüdü gitti. Bir arkadaş, “Lan bu dayı, burada yatan dayı olmasın?” diye espri yaptı, gülüştük, “gidelim bakalım arkasından” dedik, dayının gitmesinden yarım dakika geçmiş geçmemişti, tepeye tırmanıp dayının gidebileceği tek yola baktık, yolda kimse yoktu. Hadi buyur şimdi…
Ereğli denildiğinde aklınıza gelen 3 şey nedir?
Çilek, geceleri gökyüzünü aydınlatan cüruf dökülmesi, bir de bütün gençliğim boyunca duyduğum, Erdemir’in treninin düdüğü.
Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Boş zamanım yok. Çizerlikte boş zamana “freelance iş” deniyor. Ama fırsat bulursam polimer kilden heykeller yapıyorum, bir kaç maketim var yapılmayı bekleyen, onun dışında da resim, hep resim.
Hayatta sizi en mutlu eden şey nedir?
Eşim, kedilerim ve dilediğimi özgürce çizebilmek.