Alihan, bize biraz kendinden bahseder misin?
1998 doğumluyum. Önce Dikmen İlköğretim Okulu, sonra Pestilci Ortaokulunda okudum, daha sonra Güzel Sanatlar Lisesi’den mezun oldum. 4 kardeşiz, iki ablam ve bir abim var. Ablalarımın biri Almanya’ da, biri burada; üç kardeşim de evli, aralarında bir bekar ben varım. Annem ev hanımı, babam Erdemir’ de çalışıyor. Aslen Çaylıoğlu’ndanız.
Ne kadar zamandır müzikle uğraşıyorsun?
Kendimi bildim bileli müzikle alakalı bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Babam, abim, dedelerim amcalarım hep müzisyen. 5 yaşında bizim ritim kulağı oluşmaya başlıyor. En azından üflemeye başlıyoruz. Ailem buralardaki köy düğünlerinde cümbüş klarnet, keman, darbuka gibi müzik aletleri çalıyorlardı.
Ailen alaylı anladığımız kadarıyla, dededen gelen bu yetenek babayla devam etmiş.
Dedemin jenerasyonundan sonra babam Satılmış Sarı müzisyenliğe biraz daha farklı bakmak istemiş. Köy düğünleriyle sınırlı kalmak yerine, Musiki Derneklerine katılmış, mesela Erdemir Musiki Derneğinde çok emeği olmuş. Yağmurda çamurda onun musiki derneklerine provalara gittiğini hatırlarım çünkü çok seviyordu müziği. Bana da hep destek olmuştur bu konuda. Erdemir’e girmeden önce de müzisyenlik yapmış, geçimimizi sağlamak için boyacılık yapmış, kaset çalmış onları satmış.
Evet o konuya Türkiye’nin en ünlü klarnet virtüözlerinden biri olan Serkan Çağrı’nın hayatını anlatırken de rastladım.
Onun babası da müzisyenmiş kaset doldurup satıyormuş. Bir dönem öyle yapılıyormuş evet, babamın da kasetlerinin kayıtları Youtube’ta var.
Müzik hayatına nasıl başladın?
İlk klarnet çalmaya başladığımda; babam benim birşeyler yapabileceğime inanmıştı. Parmaklarım klarnete yetişmediği için, sandalye koyardı ama yine de şu parmaklarım açılmazdı. Sonra bana küçük bir sibemol klarnet aldı. Aslında zor bir klarnet o da ama ben çok mutlu olmuştum. İlk klarnetimi aldıktan 3-4 yıl sonra düğünlerde yavaş yavaş çalmaya başladım. İlk çaldığım parçalardan biri de ‘İstanbul İstanbul Olalı’ idi. Ben 3. , 4. sınıftayken, 9 yaşlarımda babamın çok sevdiği bir arkadaşının oğlu olan Kerem Akbaş’la ilk klarnet eğitim sürecimiz başladı. O da bir TRT Sanatçısının öğrencisiydi. Nota öğrendim ondan. İstanbul’da Klarnetin eğitimini almam gerekiyordu. Babam ve Kerem Hoca’nın bu konularda çok katkısı oldu. Böylece Tanju Erol Hoca ile çalışmaya başladık. O günden bugüne hala Tanju Hoca ile çalışıyoruz. Şu dönemde de Üniversiteye hazırlanıyorum.
Abin de senin gibi eğitimini alarak mı devam ediyor müziğe?
O da Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudu. O da klarneti çok seviyor ama okumayı pek sevmediği için okulu bıraktı. Genç yaşta evlendi. Evet bizim kendi kültürümüzde erken evlilik var ama babam bizi hep okutmak istedi. Bize hep dediği bir şey vardı: Erdemir Musiki Derneğine TRT Sanatçıları gelirlermiş. Oğlum biz aylar yıllarca çalıştığımız eserleri, adamlar notalara baktığı zaman takır takır çalıyorlar, derdi. Bir de bizi ezerler yanlış çaldığımız için, ben sizin tabii ki insanları ezmenizi istemiyorum ama klarnette belirli bir seviyeye gelip, bu işin ilmini bilerek yapmanızı istiyorum, diye bizi hep böyle okumaya yönlendirirdi. Maalesef abim devam etmek istemedi. O arada ben de İstanbul Teknik Üniversitesinin Lisesine gitmek istedim ama bir yaş farkla olmadı o iş. Bu bir yaş benim hayatımı çok kötü etkiledi. Önümde de abim örneği olduğu için aslında buradaki Güzel Sanatlara hep korkarak gittim acaba yapabilir miyim diye hep düşündüm, babamı mahcup etme endişesi da vardı. Müzik derslerinde iyiydim ama Matematik Türkçe gibi kültür derslerinde hep kötüydüm. Çünkü 7. sınıfta İTÜ Lisesine gitmeye karar verdiğim zaman çalışmaya başladım, ondan önce bütün hayatım müzikti, ama iki yıl da yetmedi.
Okulun sana en büyük katkısı herhalde sadece bildiğin parçaları değil, notalarla önüne gelen Türk Müziği, Batı Müziği ne varsa onu çalabilmen olmuş.
Evet ama bence bu ayrımı yapmak da yanlış, çünkü Batı Müziğine giren öğretmenlerin çoğu bizim müziğimize çok sıcak bakmıyor. En azından bence yabancı biri gelip Türk olan bir Batı Müziği öğretmenine Türk Müziğiyle alakalı bir şey sorduğu zaman ona cevap verebilmesi lazım diye düşünüyorum.
Okula devam ederken de çalışıyor muydun? Bu senin hayatını nasıl etkiledi?
Klarnetle bir şeyler yapmaya başladıktan sonra insanlar beni yavaş yavaş tanıyınca kendi paramı kazanmak hoşuma gitti. Hem okudum, hem çalıştım. Okul ücretlerini, dershane paramı kimi zaman kendim verdim, aileme yük olmamaya çalıştım. Hala müzikle alakalı özel ders almaya devam ediyorum kazandığım paralarla. Şu an burada değil de farklı bir şehirde farklı bir ortamda olsam da kendi müziğime yaptığım birikimimle geçinebilirim.
Konservatuara girmek istemen çok güzel.
Müzisyenliğe devam etmek her zaman mümkün ama bir adım daha atmak için bu sınav süreci çok büyük önem taşıyor. Evet cumartesi pazar bir yerlerde müzik yapınca, çalışınca çok güzel paralar kazanıyorum ama artık onun zamanı değil. Bu nedenle bir süredir her gelen teklifi kabul etmiyor, sınava odaklanıyorum.
Güzel Sanatlar’da okuyan ulusal anlamda başarı kazanan arkadaşların var mı?
Okuldan Yan Flütten veya gitardan mezun olan arkadaşlarım var, kendi alanlarında iyiler ama piyasaya çıkıp da çalmıyorlar çünkü onların Hedefleri öğretmen olmak ve enstrümanda da kendilerine göre yeterli olmak. Sahne kısmını pek düşünmüyorlar o arkadaşlarım.
Ulusal anlamda gerçekleşen bir yarışmaya da katıldın bildiğimiz kadarıyla…
Sosyal medyada bir yarışma ilanın görmüştüm ama bilgisayarla aram iyi olmadığı için kayıt olamamıştım. O dönemde lise birinci sınıfa yeni geçmiştim. Kerem Hoca bir gün sabah 8’de beni arayıp TC Kimlik numaramı, bilgilerimi aldı. Yarışmaya iki gün kala yarışmaya gideceğimi söyledi. İstanbul’ daki Hocamı aradım nasıl yapabilirim,neler çalabilirim diye sormaya. Nihavent makamından birşeyler çalabileceğimi söyledi. Ama sonra bana ‘Oğlum, istersen gitme, orada seni ezerler. Klarnete, müziğe soğumanı istemem.’ dedi. Ben de ona bir derece almak için gitmediğimi Serkan Hoca ile tanışmak istediğimi söyledim. Öyle kapattık telefonu.
Hangi parçaları çaldın yarışmada? Neler oldu orada?
Hocamın önerdiği gibi bir Nihavent parça, bir de benim çok sevdiğim ‘Hasretinden Yandı Gönlüm’ü çaldım. Ama orada tabi baktım, herkesin klarneti çok güzel, benimki onların yanında pek de iyi değil. O klarnetten hep de almak istiyordum ama çok pahalıydı. Yarışmaya girdik, dikkatimi çeken arkadaşlarımın çok hırslı olmasıydı. Birinci olmak istiyordu hepsi. Ama benim hedefim gidip orada Serkan Çağrı Hoca ile tanışmaktı ve bunu yanında bizi yurtdışında da temsil eden İsmail Lumanovski ve TRT Sanatçıları ile de tanışma fırsatım oldu. Orada elimden geleni yaptım. Yarışma sonucu açıklanıp birinci olduğumu öğrenince gerçekten çok şaşırdım. Hep istediğim klarnete de yarışma birincilik ödülüyle kavuşmuş oldum.
Bu alanda örnek aldığın isimler kimler?
Kerem Hoca ile ilk çalışmaya başladığım dönemlerde Hüsnü Şenlendirici’yi ve Serkan Çağrı’yı çok dinlerdim. Enstrümantal parçalar yaptıkları için ve kendilerine özel tavırlarından dolayı onları çok severdim. Sonra Tanju Hoca ile çalışmaya başladıktan sonra Türk Müziği çalmasını öğrendim. Şu an kimi örnek alıyorsun derseniz cevabım Tanju Hoca olur. İstanbul TRT Radyo Sanatçısı kendisi.
Peki Tanju Hocanla kimin vesilesiyle tanıştın?
2012 ya da 2013’de festivalde Volkan Konak gelmişti. Onunla tanışmak istedik, olmadı ama Hüsnü abinin teyzesinin oğlu olan ve çok güzel trompet ve klarnet çalan Hasan Gözetlik ile tanıştık. İstanbul’da onu ziyarete gittik, yardımcı olacaklarını söylediler ama konserleri, programları da yoğun olduğu için olmadı. Aradan zaman geçti. Çok ünlü bir ud yapımcısı olan Ramazan Canay’ın yanına gitmiştim yine İstanbul’a. O bana Tanju Hoca’dan bahsetti. Tanju Hoca ile o vesileyle tanıştım. Benim dinlediğim müziklerle Tanju Hoca’nın çaldığı şey tabii ki çok farklıydı. İlk başta çok sevmedim açıkçası. Klarnetin üzerindeki notaları ve Türk Müziğini öğrenmeye başladıkça hoşuma gitti. Batı müziğini zaten okulda alıyordum. Şu anda tek amacım Tanju Hoca gibi iyi bir Klarnet Sanatçısı olmak, onun gibi Türk Müziğini gerçekten iyi icra edebilmek.
Ne tarz müzikler dinliyorsun?
Arabesk de, Pop da dinlerim ama genelde Türk Müziğini daha çok dinliyorum.
Yabancı parçalarla aran nasıl?
Aslında İngilizce dersini seviyorum ama başarılı olabildiğimi söyleyemeyeceğim. Yalnız klarnetle bazı parçalara kulaktan dolma eşlik etmeye çalışıyorum.
Henüz gençsin, 20 yaşındasın ama yaşıtlarından çok daha farklı hareketli bir hayatın olmuş. Hiç unutamadığın bir anın var mı?
Konserlerini dinlediğim abilerime ve hocalarıma çok özenirdim. Bir gün onların konserleri gibi benim de bir enstrümantal konserim oldu. Kazandığım yarışmadan sonra Fasl-ı Şahane ekibiyle gerçekleşmişti. Konser AKM’deydi ve çok kalabalıktı, ekstra sandalye koyulduğunu hatırlıyorum. Benim için çok özel bir gündü ve hayatımdaki unutamayacağım anılardan biriydi.
Hayallerin neler?
TRT Sanatçısı olmayı hep çok istemiştim. Ama tabii şu anda bu zor, bunu kabullenmem gerekiyor. Yine müzisyen olmak istiyorum ama üniversitede öğretim görevlisi olmak en büyük hayallerimden biri. Şu an bu kapasitede değilim tabii ki. Ama inşallah Üniversiteye adım attıktan itibaren çalışmalarımı bu hedef doğrultusunda yapıp, ona göre davranacağım. Yabancı dil öğreneceğim. Bir başka hayalim ise müzik öğretmeni olarak Ereğli’ye dönersem bir Müzik Akademisi açmak. Bir büyük hayalim daha var. Kibariye Abla’ya çalmak.
Son olarak söylemek istediklerini de alabilir miyiz?
En büyük destekçim olan aileme, Kerem Hoca’ma, Güzel Sanatlar Lisesindeki müzik öğretmenlerim ve tüm öğretmenlerime, İstanbul TRT Sanatçısı Tanju Hocama, yakın arkadaşlarıma bendeki sonsuz katkıları için teşekkür ederim.