Yeni yayın döneminin yeni bölümlerinden biri olan İş’te İnsan bölümümüzün ikinci konuğu inşaat sektörü denildiğinde ilk aklınıza gelecek isimlerden biri olan Sayın Erol Çivici. Kendisine iş yaşamından, sosyal hayata farklı sorular yönelttik…
Erol Bey, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1971 yılında Kdz.Ereğli’nin Çaylıoğlu, Hasbeyler köyünde doğdum. Liseyi Ereğli Lisesi’nde okudum. İnşaat Mühendisi olmayı çok istemiştim ve istediğim oldu. Atatürk Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü 1994 yılında bitirdim. Askerlik sonrası iş hayatına hızlı bir giriş yaptım.1996 yılında Erol İnşaat’ı kurdum. Önceleri proje ofisi olarak başlayan iş hayatımız, şimdilerde gelişti. Artık birçok kimsenin hayali olan elit konut projeleri tasarlıyor ve inşaa ediyoruz.
Köyünüzle irtibatınız devam ediyor mu? Aileniz ne yapıyor, büyükleriniz hala Hasbeyler’de mi?
Köyde aileden kimse yok, herkes Ereğli’de yaşıyor. Ben ilkokula 5 yaşında köy okulunda başladım. O yaz ailem Ereğli’ye taşınınca Erdemir İlkokuluna geçtim. Fakat yazları köyümüze giderdik. Şu anda da fırsat buldukça gitmeye çalışıyorum. İrtibatımızı kesmiyorum.
Eşiniz ve çocuklarınızdan da bahsetmek isteriz.
1999 yılında evlendim. Eşim Gönül Hanım İngilizce öğretmenidir. Bana göre öğretmenlik kutsal meslek, öğretmenliği severek yapıyor. İki çocuğumuz var. Kızımız Nida 17 yaşında, üniversiteye hazırlanıyor. Oğlum Egemen 12 yaşında. Onlarla vakit geçirmek bana huzur veriyor, beni dinlendiriyor. İyi ki varlar… Bizim aile arasındaki ilişkilerimiz çok güçlüdür. Ailenin diğer fertleriyle de iletişimimiz çok yakındır. Annemlerde diğer kardeşler, yeğenler bir araya geldiğimizde hepimiz çok keyif alırız ve bunu sık sık tekrarlarız.
Birbirinize bağlı ve güçlü bir ailesiniz gördüğümüz kadarıyla..
Biz aramızda eyalet sistemi gibi yönetiliriz. İçerisinde herkes bağımsızdır ama bir araya geldiğimizde herkes birbirini tanır ve destek verir.
Üniversite hayatınız nasıl geçti?
Erzurum çok sosyal bir yer değildi ama ikili ilişkilerimiz çok iyiydi. Üniversitenin neredeyse üçte birini tanırdım ve sosyal bir öğrenci olduğum için geceler, geziler düzenlerdim. Benim için eğlenceli ve verimli bir dönem olarak geçti. Üniversite hayatım boyunca, yazları neredeyse hiç tatil yapmadım. Okulun mecbur kıldığı 20 günlük staj dışında, bir bölümü Ankara’ da olmak üzere her yaz 3 ay staj yaptım. Üniversite bitiminde de o zamanlar Ankara’ nın en büyük proje bürosu olan Kayhan Mühendislik’ te çalıştım. Uluslararası projeler hazırlıyorlardı. Orada 15 mühendis ve mimar çalışıyordu. Birlikte Türkiye ve dünyanın birçok ülkesine büyük projeler hazırladık. Benim için en büyük okullardan birisi de o firmaydı. Bu sayede kendi ofisimi kurduğumda yeterli iş tecrübesine zaten sahiptim.
Sahibi olduğunuz Erol İnşaat, 1996 yılında kuruldu ve 22 yıldır Ereğli ve dışında yaşanabilir alanlar yaratıyor. Bize biraz süreçten bahseder misiniz?
Bir dönem siyasetin içinde yer aldığımdan, her zaman halkın arasındaydım. Hala ofisime hergün inşaat haricinde mevzularla veya sadece sohbet için birçok insan gelir. İnsanlarla hep içiçe olduğumdan ihtiyaçları belirlemek bizim için zor olmadı. Fakat zor olan o ihtiyaçları giderecek projeler ortaya koymaktı. Yeterli iş tecrübesi, teknik altyapı ve yeterli güç Erol İnşaat’ta vardı ve o sebeple bunları başarabildik. İhtiyaçlar sürekli değişiyor. Gelecekte ne tarz ihtiyaçların hasıl olabileceğini hayal ederek, geleceğe dönük projeler üretmeye çalışıyoruz. Bizim farkımız birazcık da bu olsa gerek. Çünkü yaptığımız konutların bugünlere değil, insanların uzun vadedeki ihtiyaçlarına da cevap vermesi gerekir. Yaptığımız projelerde konutların otopark, sosyal donatı alanları, ailelerin komşuluk ilişkilerini tekrar yaşayabileceği ortamlar inşaa ediyoruz.
TÜİK’e göre, Türkiye’nin 2017 yılı büyüme rakamı 7,4 olarak açıklandı, ama büyümenin lokomotifinin yüzde 8,9’la inşaat sektörü olduğunu gazetelerden okuyoruz. Bu konuda sizin düşünceleriniz nedir? İlçemizde de bu durum benzer midir?
Aslında bakarsanız bu gelişmekte olan bütün ülkelerin en büyük sorunudur. Köyden kente büyük bir göç var. Dolayısıyla şehirlerin nüfusu her geçen gün artar ve konut ihtiyacı doğar. Konut sayısı tamamlansa dahi kalite ve bugünkü ihtiyaçlara cevap vermesi bakımından düşünürseniz, eskiden yapılan birçok konutun da dönüşüme girmesi gerektiğini görürsünüz. Tüm bunlar olurken şehrin kültürünü, dengesini korumak gerekiyor. Eskiden şehircilik deyince belirli bir kültürü de barındırıyordu. Ereğli’de örneğin birçok farklı kültürden gelen insanlar var. Bu farklı kültürleri yok saymadan ihtiyaçlarına cevap verecek bir şehirleşme de oluşturmak gerekiyor.
Sizce Ereğli ile ilgili yapılabilecek şeyler nelerdir?
Biz öyle bir yerdeyiz ki; 1964 yılında Erdemir kurulmuş ve ‘Sanayi Kenti’ olmuşuz. Sanayi kenti olmanın yanında önem vermemiz gereken başka sektörler de var. Turizm kesinlikle bu bölgede olması gereken bir sektör. O kadar özel bir lokasyondayız ki; dünyanın en yaşlı ağaçlarından birisi hemen yanı başımızda. Karadeniz tek başına zaten muhteşem, o güzel sahilde yürümek Çınaraltı, balıkçı tekneleri, Karadenizin en güzel balıkları, hamsinin en güzelini İstanbul’da ‘ereğli hamsisi’ diye satıyorlar. Ölüce deniz feneri, Kayalıdere şelaleleri, müze, bir de bunlara çilek bahçelerini eklemeliyiz. Bahçeye gelenler kendi elleriyle çileklerini toplayıp satın alabilmeli. Sadece çilek değil, kestane, kestane balı, bunlar sembolik olmaktan çıkarılıp, bölgenin ekonomisine ciddi katkılar sunabilir. Aslında herkesin bildiği şeyler lakin herkesin çaba göstermesi gerekiyor. Birlik beraberlik içinde hedefler belirlenip ona göre çalışılmalı. Kendiliğinden olmaz. Tarihte önemli yeri olan bir kent Ereğli: Cehennemağzı mağaraları çok iyi tanıtılabilir, günübirlik de olsa Ereğli’ye çok fazla ziyaretçi çekilebilir, diğer tarihi argümanlar daha da öne çıkarılabilir. O bölgeyi tarihi yapıya uygun yeniden düzenlemek lazım. Mağara içinde balmumu heykeller, Herkül, Kerberos v.s bir tarafta argo gemisi… Kayalıdere şelaleleri var. Buraları tanıtmak ve ulaşımı kolaylaştırmak gerekiyor. Karadeniz’de orman olarak en geniş yeşil alana sahip bölge Zonguldak’tır. Buna sahip çıkmak ve koruyarak değerlendirmek gerekiyor. İlk başta şuna karar vermemiz gerekiyor: Biz bundan 50 sene sonra nasıl bir Ereğli bekliyoruz? Küçük olsun, benim olsun, Erdemir devam etsin, yeni bir tesise ihtiyaç yok. Burayı görebilen gelsin, gerisi lazım değil diye düşünüyorsak hiçbir şey yapmayalım, böyle devam edelim. Ama çoluk çocuğumuza yaşadığımızdan daha güzel bir Ereğli ve bölgemizde daha gelişmiş olan bir Ereğli bırakmak istiyorsak bugünden bazı şeyleri yapmaya geç olsa da başlamamız gerekiyor. STK’larla bir araya gelip gerekli çalışmaları yapıp, bunların kararını şimdiden vermemiz gerekiyor. ‘Turizmde öne çıkarmamız gereken yerler nerelerdir, hangi turiste hitap etmek istiyoruz, bu turistler buraya ne yolla gelir- ona göre deniz-hava-karayolu planlamamız gerekiyor-, nerede kalır?’ Tüm bunları hesaba katmamız gerekiyor. Turizmin dışında, yeni sanayi tesisleri yapılmasını istiyorsak bugünden yeni sanayi bölgelerinin planlamasını yapmamız gerekiyor. Bu planlama doğrultusunda mutlaka nüfus artışı olacağını öngörüp bunu karşılayacak yeni konut alanları dolayısıyla yeni yollar, yeni altyapılar, yeni sanayi alanları, yeni otellere ihtiyaç duyacağız. Bunların da çalışmasını şimdiden yapmamız gerekiyor. Yani biz bundan 50 yıl sonra Ereğli’nin nüfusunu 150.000 mi hayal ediyoruz, 500.000 mi hayal ediyoruz? Eğer nüfusumuzun artacağını ön görüyorsak şehir merkezindeki yapılaşmayı artık durdurup şehir merkezini farklı bir bölgeye taşıma ve şehir merkezini de restore edip turistik merkez haline getirmemiz gerekiyor.
Sizce Ereğli’de yıllardır neden ilerleme sağlanamıyor?
Ereğli olarak en büyük sorunlarımızdan bir tanesi ortak akılda buluşamıyoruz. Herkes farklı farklı bir şeyler söylüyor. İçlerinde çok güzel fikirler de var ama bir araya gelip, ‘Hadi’ deyip yola çıkamıyoruz. Buradaki en büyük sorun bu. Batum’u örnek vereyim size. Rusya, sıcak denize açılmak istiyor. İran, Ermenistan’la beraberler zaten. Arada Gürcistan var ve Amerika, Gürcistan’ı kendi tarafına çekmek için ‘Burayı ekonomik olarak kalkındırmam gerek; böylece de Rusya’nın kucağına düşmez, benle beraber hareket eder.’ diye düşünüyor. Ne yapıyor? Bundan 15 sene evvel Batum için bir plan hazırlıyor. Türkiye tabiriyle Gürcistan’ın Antalya’sını oluşturmak için 500.000 nüfuslu bir Batum oluşturmak üzere harekete geçiyor. Batum’u turizm kenti yapmak için ne gerekiyor? Altyapı, yollar, belirli sayıda beş yıldızlı otel, belirli sayıda dört yıldızlı otel gerekiyor diyor ve bunların bölgelerini belirlemiş. Ve tüm şehrin planlamasını buna göre yapıyor. Örneğin bir yatırımcı oraya gidip ‘Ben 5 yıldızlı otel yapacağım’ deyince, açıyorlar haritayı, şu noktalarda otel alanları var.’ diyorlar. Bunun dışında yapamıyorsunuz. Şehrin kimliğine göre otele yapacağınız dış kaplama bile bellidir, farklı bir şey yapamazsınız. Şimdi Ereğli’de sorarım size: örneğin daha kaç tane AVM yapılacak? Belli mi? İşte bu sebeple bizim bu günden Makro Ereğli’yi planlamamız lazım. Yalnız bunu tek başımıza değil tüm STK’larla, yetişmiş çok değerli personellerimizle birlikte yapmamız gerekiyor. Böyle bir grup oluşturup geleceğe yönelik ihtiyaçları dikkate alıp buna göre plan hazırlansa, ve bu planı deldirtmesek. Şehirde arsa odaklı rantiyeyi oluşturmasak çok daha fazla yol almış oluruz. Bundan 15-16 yıl önce şu anki mevcut Organize Sanayi Bölgesi belirlendiğinde herkes bağırdı çağırdı, ‘Oraya OSB mi olur, oraya kimse gitmez, eğimli, mümkün değil’ dediler. Bu plan uygulandı ve daha sonra fabrika yapmak isteyen birçok insan oraya gidip fabrikalarını oluşturdu. Çok mu verimli, daha iyi olabilirdi ama o boş parseller de bir zaman sonra dolacak ve herkes bir şekilde imalata başlayacak. Önemli olan geleceği planlayabilmek. Keşke biz, 3.,4.,5. sanayi bölgesini de bugünden- doğru yerlere- planlarsak ve yarın da inşallah vatanını milletini seven, güçlü bir milletvekili gelirse bu bölgeye ve burayı kalkınmada öncelikli bölge haline getirirse Ereğli’nin makus talihi birdenbire ve çok ciddi anlamda 3-5 senede değişir. Buna hazır olmak gerekiyor.
Ereğli’nin trafiği de son yıllarda içler acısı bir durumda.
Kadıtarlası’nda oturuyorsun, Devlet Hastanesine gideceksin. Hangi yolu kullanırsın? Gidebileceğin tek bir yol var. Ama imar paftasında iki ayrı yol daha var. Şehir plancısı bunu düşünmüş ara yollar planlamış. Bu planlanan yolları açmak gerekiyor. Bu yollar üzerinde de bir çok park alanı var. Ereğli’de her şeyden önce 18. madde uygulamasının bitmiş olması gerekiyor. Bu ne demektir? Bir bölgeden imar geçerken ihtiyaç duyulan yol yeşil alan ve parklar kurulur. 18. maddeyle beraber bu sosyal donatı alanları Belediye uhdesine geçer. Geri kalan imar adaları da vatandaşın uhdesine geçer. Artık o yol, yeşil alan ve parklar Belediyenin uhdesindedir. Yol açmak kolaydır, istimlak etmene gerek yoktur. Şu anda sadece yolla alakalı değil, yapılan altyapılarda da hep geçici çözümler uygulanıyor. Şehir bu aksak haliyle büyümeye devam ediyor. Sorunların geneli de bundan kaynaklanıyor.
Başka ilçelerde de böyle mi ilerliyor sistem?
Hayır, Alaçatı örneÄŸini verirsek; Bundan 20 sene önce 18. madde uygulamasını yapmış. Tüm yolları, yeÅŸil alanları almış. Åžu an ÅŸehir bir köşeye doÄŸru ilerliyorsa Belediye hemen yolunu, altyapısını yapıyor. İstimlak derdi yok ve tüm vatandaÅŸların hakları korunuyor. Aynı ÅŸekilde keÅŸke bunları EreÄŸli’de yapabilsek…
İnşaat sektörü dışında işletmecilik gibi farklı alanlara da yöneldiniz, ilerleyen süreçte farklı sektörlerde projeleriniz olacak mı?
Biz çok geniş bir aileyiz. Şu anda 70-75 kişiyiz. Arkadan gelen bir nesil de var. Bunlara da istihdam oluşturmak adına farklı sektörler oluşturmaya çalışıyoruz ama benim bildiğim sektör inşaat sektörü. Herkesin en iyi bildiği işi yapması lazım. Yakınlarımızdan ileride farklı sektörlerde çalışmak isteyen olursa onları destekleriz.
İş – yaÅŸam dengesini nasıl saÄŸlıyorsunuz?
Bir gününüz, hayatınız nasıl geçiyor? Sabah erken kalkıyorum ve çocuklarla kahvaltımızı yapıyoruz. Onlar okula gidince evden çıkıp şantiyeleri dolaşıyorum, ondan sonra işyerine geliyorum ve sıklıkla eş-dost ziyaretleri yapıyorum. Gün içerisinde iş dışında ziyaretçilerimiz de oluyor ve onlara da zaman ayırmaya çalışıyorum. Geri kalan zamanlarda ise aileme, dostlarımıza vakit ayırıyorum. Ailemle de yurtiçi ve yurtdışı gezilere katılmaya çalışıyorum. Farklı yerler tanımanın insanın ufkunu açtığını düşünüyorum.
Kültür-sanat ve sporla aranız nasıl? Bu yoğun çalışma temposunda vakit bulabiliyor musunuz?
Tarih kitapları okumayı severim. Bunun dışında dergi, gazete ve dijital ortamda gündemi takip ediyorum. Yürüyüş yapıyorum. Masa tenisi oynuyorum. Üniversitede masa tenisi takımındaydım. Arada çocuklarla basketbol oynuyorum.
Sosyal medyayı aktif kullanıyor musunuz?
Özür diliyorum o konuda, sosyal medyaya karşı değilim ama hiç kullanmıyorum.
Hayatınızın kırılma noktasını sorsak cevabınız ne olurdu?
Ankara’da bahsettiğim şirkette çalışırken Kazakistan’da Üniversite, Antalya’da beş yıldızlı otel gibi birçok projem vardı. Kesinlikle Ankara’da çalışmaya devam etmek isterdim. Ereğli, mesleki ideallerimden dolayı planlarımın arasında yoktu. Ancak ailem Ereğli’de iş yapmam gerektiği hususunda telkinde bulununca, bunlar yarım kaldı. Bu, benim için hayatımın dönüm noktası oldu. Ankara’da kalıp, çok iyi projeler hazırlamayı ve sürecin içinde yer almayı istemiştim. Allah nasip etti bütün bunları Ereğli’de hem de kendi şirketimde yapabiliyorum. Memnun musun derseniz, memnunum tabii ki, böylesi çok daha değerli oldu. Böyle olmasından dolayı çok mutluyum.
Hayatınızın olmazsa olmazı var mı?
Hayatta ne olursa olsun; kişiliğimizden, karakterimizden, insanlığımızdan ödün vermemeliyiz. Satın alınamayacak şeylerdir bunlar, insan yapan değerlerdir. Ne pahasına olursa olsun korumalıyız.
En büyük destekçinizi sorsak?
Allah her zaman yardım etti. Ne istediysem oldu. Sonsuz şükürler olsun. Ailemin desteğini ise her zaman yanımda hissettim. Hep yanımdaydılar.
Hayattan beklentiniz nedir?
Ben hayatımda hiçbir zaman maddiyatı birinci önceliğim yapmadım. Hayat bana istediklerimi zaten veriyor. Yeter ki beklentileriniz hatta hayalleriniz ulaşılmaz olmasın. Hep şunu düşünmüşümdür: Biz mesleğimizde iyi bir şeyler yapabiliyorsak zaten insanlar bunun karşılığını verirler. Beğenilerini söylerler, takdir ederler, saygı duyarlar, sonrasında bile hatırlamaya devam ederler. Bütün bunlar sizi besler ve mutlu eder. Çocuklarımı da bu şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. İnsanlara dokunmak ve onların hayatını değiştirebilmek bence hayattaki en önemli şeylerden biri.
Son olarak Dergi 67300 ile alakalı sözlerinizi de almak isteriz.
Ereğli’nin renkleri ve değerleri vardır. Örneğin Ereğli Kalesi, Çınaraltı, Osmanlı Çileği, Çeştepe, Deniz feneri, Erdemir ve daha birçok şey Ereğli’nin değerleridir. Sizi bu konuda tebrik etmek isterim; Ereğli’nin değerleri arasına girdiniz. Ereğli’de yaşayanlar, şehir dışı veya yurt dışından birileri Ereğli’yi takip etmek istiyorsa, 67300’ü takip etsinler, bu şekilde Ereğli’den hiçbir zaman kopmamış olurlar… Kültür, sanat ve yaşam dergiciliği konusunda, Ereğli için güzel bir örneksiniz. Her sayınızda en dolu içeriklerle geliyorsunuz, sizin sayesinde şehrimize hizmet etmiş birbirinden değerli büyüklerimizi tanıma imkanı buluyoruz. Allah Yolunuzu açık etsin. Yaptığınız işi sonuna kadar destekliyorum